İNSAN ÖNCE KENDİSİNİ DEĞİŞTİRMELİ, SONRA ÇEVRESİNİ!

İnsan önce kendisini değiştirmeli. Sonra kendinden başlayarak, çevresini bilinçlendirerek toplumu değiştirme yoluna gitmeli!
“İnsanların, gerçekten ne düşündüklerini öğrenmek için, söylediklerinden çok, yaptıklarına dikkat edin!” Rene DESCARTES
Merhaba Canlar…
Yeni yıla girerken, yeni yılda neler yapmalıyız? Nerede kaldık, eksiklerimiz nelerdir?
Gerçekten “Halkların Kardeşliği” diyoruz; ancak Kürtlerle, Ermenilerle, Süryanilerle, başka Halklarla ne kadar ilişki bağımız var?
Bunların dernek ve topluluklarına gidebiliyor muyuz?
İlişkiler, bağlar kurabiliyor muyuz? Gerek Internet üzerinden, gerek se derneklerine gidebiliyor muyuz?
Konu komşumuz olanlarla ne kadar ortak hareket ediyoruz?
Doğa teknik bilim diyoruz. Aleviler en ilerici insanlar diyoruz…
Ancak, gerçekte dünya’ya baktığımızda bilim ve teknolojide ne kadar ilerdeyiz?
Bugün alevi aydın ve yazarlarından tutunda, dernek ve federasyon yöneticilerine kadar
(istisnalar hariç) kaç tanesi organ bağışında bulunmuş? Kaçta kaçı kan bağışında bulunmuş?
Kaç tanesi mezarda betonla değilde, ilimle başarmış?
Örneğin; bugün Amerika’ya emperyalist ülke diyoruz ancak, Amerika organ bağışını yıllar önce bağışlatmış. Şimdi tam yasallaştırırarak, toplumun önde gelen bilim insanlarının bedeni yakılarak değil, toprağa sırlanarak konursa…
Tekrar toprak olarak çürümesi ve o alanda bitkilerin yetişmesi için, oralarda kampanya başlattılar.
Bunlar bir çok eyalette yasallaştı ve belediyeler bazı kararlar aldılar.
Yani bilim, teknoloji derken, “Benim Kabem İnsandır” demek yetmiyor.
Bizler bu konularda ne kadar kendimizi geliştirdik, düşüncelerimizi ne ölçüde pekiştirdik?
Yani salt başlangıç değil, sonuç önemlidir.
Sünnilerde de kişiler evlenirken İmam nikahı yapıyor, Aleviler Dedeler Pirler ile…Hıristiyanlar Papazlarla başlangıçta insanları kabul kılıyorlar. Cenazeye bakıyorsun, Papazlar da cenazesini toprağa verirken aynı. Müslümanlar Hocalarıyla, Aleviler de Pirleriyle.
Betonlarlarla, mermerlerle toprağa veriyorlar. Başlangıç ve sonuç ilişkisi aynıdır. ismini de değiştirseniz, adına “gulbankta” deseniz, dua da deseniz ne derseniz deyin, hepsi başlangıç ve sonuç ilişkisidir.
Biz bu konuda nasıl adımlar attık ya da nasıl adımlar atmalıyız?
Toplumu biliçlendirmeyen, dedeyim, pirim diyenler…Bu konuda fedakarca yaşam sergilemezsek? Şayet, yazılarla, yayınlarla çalışmalar yapıp, eğitimler vermez isek?
Biz de diğerleri gibi hurafelerle “Kadim’den beri” der dururuz.
Onun için, bu önemli konulara kafa yorup, doktorlarla, sağlıkçılarla, bilim insanlarıyla, uzmanlarla eğitim çalışmalarımızı geliştirip, güçlendirmek…
Tıptan gelecek sonuçları değerlendirip,
insanlığın geleceğine sunabilmek için; bizim hurafelerden, amacı ve aracı belli olmayan dipsiz kuyulardan arınmalıyız. İnsanlara ve doğaya hizmet etmeyen söylem ve kavramlardan uzak durmalıyız!
Bu kolay olmayacak, ama insanlar önce karşı çıkacak sonra düşünecek ve nihayetinde diyecekler ki; “Aaa bunlar haklıymış.”
Sonuç olarak yenilikten bahsederken, eskiyi de anlatmanın bir anlamı yok.
Ben siyasette olan partileri izliyorum; o sosyalistim diyen partilere bakıyorsun, yeni proğram, yeni tüzük diyorlar; oysa sadece adını, logosunu değiştirip oyalanıyor ve kendilerine umut bağlayanları da oyalıyorlar…
Özünde hepsi demokrasi, barış, anti kapitalist söylemini; özgürlükleri, insan haklarını telaffuz ediyorlar.
Ancak, sormak gerek, peki niye siz ayrısınız ve ortak hareket etmiyorsunuz?
Yani aynı yerde ayrı, ayrı yerde ise aynısınız.
Alevi haraketinde de böyle. Çeşitli dinlerde, inançlarda da böyle sürüp gidiyor maalesef.
Bir birinden kopya çekenler…
Aralarında ki göstermelik çelişki ve çatışmalar ise horoz döğüşünden ibaret.
Bir yanda ismini, cismini değiştiren; sonuçta hantallaşan kendi topluluklarında sözümona liderlerle o toplum ve inançlar etrafında toparlanıp
bir umut ışığı olamayanlar.
Diğer yanda, soyut bir şeylere inanıp, kendilerini soyup soğana çeviren simsarcılara hizmet ettirenler…
Dolayısı ile böyle bir sömüren, sömürülen kesim var.
Bu mirasyedi rantçı, simsarcı kesim, toplumlar için üretmeyen, öncülük yapamayan. Dokunmayan, doğaya hizmet etmeyen, çalışmayan asalaklar güruhu.
Kendisini geliştirmeyen kesimlere karşı da hakikat önünde mücadele etmemiz gerekir
Dolaysı ile gençler bakıyor, söylenenle yapılanlar bir birini tutmadığı için; inançlardan da uzak duruyorlar.
Onun için bunlar daha çok ilime, doğaya, bilime yakın insanlarla birlikte oluyorlar.
Yani; bizim çalışmalarımızı bu yöne döndürmemiz gerekir.
Daha akıllıca doğayı, bilimi, teknolojiyi kullana bilmek için iyi ve sayfalarca yazı yazmamızdan ziyade, önce kendimizden başlatacağız
Söylediğimiz gibi, kendimiz pratikte yaşamazsak; kendi attığımız adıma başkasını inandıramayız
Önce biz kendimiz yapacağız. Aleviyim diyen, birlikten yanayım diyen dedesi, piri, aydını bu tür şeyleri ölçerek.
Hak, adalet ve bilimsel özgürlük terazisinde tartarak…
Türkiye’deki Aleviler 25 milyon, hadi 10 milyon diyelim ki bir İsveç kadar ediyor. Yani bu halka bunları anlatmak zor olacak. Ancak
eskilerin tekrarlarını, yeni yaptığımız veriler sanmayalım.
Biz dilimizi yeni saydığım konular içinden seçerek eğitim çalışmalarımıza yön vermeliyiz
Bu konudada herkese görev düşüyor ve düşünsel üretim yapmamız gerekiyor.
Nerede ağaç dikmişiz, nerde kan bağışı yapmışız? Kim, kimler ne ölçüde yapmış, kaç kişi var?
Derneklerde bunlar bir eğitim çalışması olarak verildi mi cem evlerinde?
Sözle öz birbiri ile ahenkli mi?
Bir deyim vardır, “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz!”
Bunların sorgulanması lazım. Bu doğrultuda çalışarak, yeni yıla girerken kendimizi dinçleştirip, eksikleri aşıp, yanlışları tekrar etmeden, doğa, bilim ve teknoloji ışığında adım atmamız gerekiyor.
İnsana ve doğaya hizmet etmeyen hiç bir söylemin kalıcılığı olmaz ve geleceği de olamaz.
Geleceğe ışık olmayan karanlıkta kalır.
Zamanı peşinden koşarak yakalayamayız.
Ama yeni yılda düşüncelerimi paylaşmak istedim. Hatta bir grupla bu konuda Skyp üzerinden bir toplantı yapalım. Bu gruptaki arkadaşlarla ayda bir toplanalım.
Sık sık yazmak yerine, ayda bir toplanalım ve bu mümkün.
40 düşünüp bir biçelim.
Bu önerileri okumak için zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.
Bu bir çalışma öneri taslağıdır.
Önerisi, katkısal eleştirisi olanlara derim ki:
Ortak akıl, kolektif irade ve cesur girişim ile toplumsal sorumluğumuzu yerine getirerek çözümler üretebiliriz.
Çözüm üretmeyenler tekrarla meşgul olurlar.
Gidişat gösteriyor ki, kurumlarda genelde (Bir elin parmaklarını geçmeyen iyileri tenzih ediyorum) üretimsiz, kısır, çorak yapılanmalar hakimdir ne yazık ki!
Bu gidişat ise bilinci, İnanç ve felsefeyi kısırlaştırıyor, katılımı azaltıyor.
Aydınlanmaya dönük verimli, üretken, geliştiren ve sorgulayan…
Yenilikçi, ileriye götüren kadrolar gerekli.
Yeni söz, yeni eylem gerek!
Sevgiler, saygılar.

Aydın Can
1-3-2023

Bilim, Haber
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?