YENİ DÜNYA DÜZENİNİN, SÖZDE YENİ FİLOZOFLARININ BESLENDİĞİ BATAKLIK VE LAĞIMLARDA BİR OYANA BİR BU YANA DOLANARAK YENİ İNSANI TANIMLAMA AMAÇLI FELSEFİ ACİZLİKLERİNE KARŞI, İNSANA DAİR KELAMLAR
İnsanın ucuzu, nedir?
İnsanın ucuzu; insanın insanın insanı ve doğayı sömürüsüne susan, seyirci kalan, işbirliği yapan, pastadan pay alma peşinde olandır.
İnsana pahalıya mal olan nedir?
Ucuz insanlarla aynı dünyayı paylaşıyor olmaktır.
*
İnsanın insanı ve doğayı sömürdüğü düzenlerde (günümüzde kapitalizm) insan nedir?
İnsan, kendi hatalarıyla, eksikleriyle, yanlışlarıyla saklambaç oynayıp, başkalarının hatalarıyla, eksikleriyle, yanlışlarıyla, kovalamaca oynayan düşünmeyen ve düşündürmeyen canlı türlerdir.
*
Her nerede olusa olsun sömürgeci düzenler her zaman insanları cahil bırakarak istedikleri gibi tecavüz, taciz, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, katliamlarını meşrulaştırırlar. Tarih boyunca meşruiyetlerini de din ve milliyetçiliğe dayayarak yapmışlardır.
*
İnsanın ve doğanın sömürüldüğü düzenlerde, egemen sınfların kendileriyle yüzleşmelerini, hatalarını kabul etmelerini beklemek aptallığın, gerizekalılığın, salaklığın, beyinsizliğin alasıdır.
İnsanın insanı ve doğayı sömürdüğü düzenlerde ezilenler, sömürülenler korkularını yenmedikçe ne insan olabilirler, ne de insan toplumlarını oluşturabilirler, “sürü” olmaktan ve sürüye dahil olmaktan öteye geçemezler.
İnsanın insan yapan, doğayı doğa yapan her ikisinin de sömürüsüz bir düzende uyum içinde yaşamasıyla mümkündür.
Sömürü varoldukça insanlık ve doğa yokolmaya mahkumdur.
*
İnsanın insanı ve doğayı sömürdüğü düzenlerde; insanlar aptal, gerizekalı, salak, beyinsiz doğmaz bilgisiz doğarlar lakin sözde eğitim ve öğretimle aptal, gerizekalı, salak, beyinsiz olurlar.
Sömürgeci sistemler nasıl ki doğanın beynini, yüreğini kurutana kadar, kanını emerse insanları da duygusuz ve düşüncesiz yapmak için beyinlerini ve yüreklerini kurutup kanını emer.
*
Öldükten sonra yaşam var mı yok mu sorusuna verilen iki cevaptan biri evet öldükten sonra yaşam vardır, doğru cevaptır, hayır öldükten sonra yaşam yoktur diyenler yaşamın ne olduğunu henüz anlamış olanlardır.
Çünkü ölüm diye bir şey yok.
Yaşamın kendisini de daha genelleştirirsek varolmanın kendisinin değişik varyasyonlarından biridir.
Canlı, cansız diye ayırdığımız her ne varsa canlılar için kullandığımız yaşam kavramı özünde cansızlardan bizi ayırt eden bir olgu gibi tarihsel olarak önümüzde dursa da ve sadece akli düşünenlerce pek de durum tam olarak anlaşılamamıştır.
Canlı ve cansız kavramlar insanın pek çok uydurmalarından sadece biridir.
Canlı ve cansız tıpkı matematikte ve fizikteki bazı sabipler ve/veya formüller gibi işleri yani hesapları kolaylaştırma amaçlıdır.
Canlı ve cansız her ne varsa hepsi diyalektik olarak tartışmasız ve kaçınılmaz olarak birbirine bağlıdır.
*
Zamanın ne içinde ne de dışında olmadığını veya hem içinde hem dışında olduğunu düşünen kimi aklı evveller ne zamanı ne de insanlığı anlamadan ileri geri konuşup bir de ortalıkta şu bu diye dolaşmış ne hamlıkları bitmiş ne de tan ağarmasına rağmen uykularındna uyanamamışlar ne olacak onları okuyanların hali tabi ki sonuç memleketin halinden belli değil mi?
Madde, enerji ve zaman ilişkisini anlamak için zahmet edip üç sayfa fizik, iki sayfa kimya, bir sayfa da matematik okusanız inanın bu soru gibi pek çok soruya çok güzel cevaplar bulacaksınız. Lakin her şeyi biliyorum havasına girmek için biraz ondan biraz bundan okuyup hiçbir şeyin özünü anlamaksızın ortalıkta bir de edebi/felsefi lugat parçalayanların acemi aşçılar gibi yaptıkları yemeklerle habir toplum zehirlenirken, saf saf hala tüm bu gerici, yobaz, faşist diktatörlüklerin bitmesini hayal edenlerin distopya/ütopyalarına gelde küfrü basma.
*
Yaratılıcılıktan uzak insan gelişmemiş ve gelemeyecek olan insandır.
Yaraatıcılıktan uzak toplum gelişmemiş ve gelişmeyecek olan toplumdur.
Yaratıcılığı besleyen temel kaynaklardan olan bildiklerimiz ve bilebileceklerimizi çok birleştirmeli ve biriktirmeliyiz.
Elbette ki bilmediklerimizle, bildiklerimizle bağladığımızda yaratıcı sonuçlar elde edeceğimizi unutmayalım.
*
“Ölüm, nereden ve nasıl gelirse gelsin, savaş sloganlarımız kulaktan kulağa yayılacaksa ve silahlarımız elden ele geçecekse ve başkaları yeni savaş ve zafer naralarıyla ve de mitralyöz sesleriyle cenazelemize ağıt yakacaksa, hoş geldi, safa geldi…” derken Ernesto Che Guevara esasında yeni insnaın yeni yüz yılda nasıl olması gerektiğini gayet net açıklamış.
Kapitalizminin merkezi Londra’nın ücra köylerinden birinin çöplüğünde popülizm ve magazinsellik adına “bakın biz de felsefeyl e ilgileniyoruz, bizlerde yüzyılın filozofuyuz” diyen kimi medya, basın ve sosyal medya tüketimin sözde sol tandanslı filozof çürümüş/çürütmeye alışıkların yeni insan tariflerine aldanmayın.
Felsefe ve müzik çadırlarında yeni yılın şaklaban filozofları kıçınızı başınızı orada oynatacağımıza London city’deki insanlığın ve doğanın kanını emen ve emmekten ve sömürmekten bıkmayan ve yakın gelecekte insanlığın ve doğanın sonu hazırlayanları oturunda biraz anlayın diyeceğiz ama maalesef beslendiğiniz kapitalizmin bataklığından lağımlarında gezmekten fırsat bulamadığınızı çok iyi biliyoruz.
H.H.B.
22.07.2022