ALEVİLERDE KURBAN TARTIŞMALARI

8 Temmuz 2022 Alevi Haber Ağı

-Mustafa Sazcı-

Öncelikle inancında samimi olan, kendine bu yolu rehber edinen cümle canlara aşk-ı muhabbetlerimi sunuyorum.
Her yıl olduğu gibi bu yılda Alevi kamuoyunda bir “Kurban Bayramı” telaşı başladı. Kurban kültü Anadolu Aleviliğinde var mı, yok mu; var diyenler mi düşkün, yok diyenler mi tartışmaları aldı başını gidiyor.

Eline bir kitap alıp okumamış, bundan 90 yıl öncesinin inançsal atmosferi hakkında en ufak bilgi sahibi olmayan şahıslar bir tarihçi, antropolog veya din bilimci edasıyla işkembe-i kübradan tezler savuruyor. Maalesef bu rüzgara inanç insanlarımız da kapılıyor, Hünkar’ın gösterdiği rahı (bilimden gidilen yolu) terk edip ideolojik/inançsal kaygılarla yeni bir yol tasarlıyor.
Öncelikle bir sitemde bulunup konuya dair fikrimi beyan etmek istiyorum.

İbadeti muhabbet olan bir inancın izinden gittiğini söyleyen bu insanların, şu an içerisinde bulunduğu durum içler acısı. Farklı fikirlere sahip olmak, bunları tartışmak inancımızın ilerlemesine katkı sağlar ancak kullanılan dil ile yaratılan “savaş atmosferi” bizlerin ve yolun lehine değil aleyhinedir. Bu yüzden ricam o dur ki tartışalım, konuşalım ancak yolun bize aktardığı arifane dil ile.

Kültürel ve İnançsal Bir Kimlik Olarak Alevilik:

İnsanlık tarihi ele alındığında, inceleyen kişileri siyah ve beyaz renklerde olduğu gibi net ve çizgileri belli alanlar değil daha çok gri alanlar karşılar. Bu yüzdendir ki inançları incelediğimizde de eğer elde iyi bir kaynak ve buna bağlı olarak kanıt yok ise çok net ve keskin söylemlerden kaçınırız. Çünkü toplumlar sürekli birbirleri ile etkileşim halindedirler. Bu etkilenmeler inançsal bazı değerleri ve hatta inancı kökten dönüştürmeye sebepte olabilir.
Bu yüzden ben bir topluluğu incelerken inançsal, kültürel, siyasi vs. yönlerinin ayrı ayrı ve konun bağlı bulunduğu disiplin tarafından incelenmesi gerektiğinin tarafıyım aksi taktirde bir şeyler eksik kalıyor.

Bir inanç sadece bir inanç olarak incelenemez/incelenmemeli. O inancın yarattığı kültürel ortamı da incelemek bir o kadar önem arz eder. Örneğin İslam dinin yayıldığı coğrafyada yarattığı İslam kültürü incelenmeden İslam coğrafyası ve inancı hakkında kesin söylemlere girilmemeli. İnanç üst yapısı altındaki, kültür alt yapısı her ne kadar inançtan etkilense de geçmişten getirdiği kültürel kodları bünyesinde muhafaza eder, farklı inançlardan da etkilenmeye müsaittir.

Alevi inancını da incelerken bu hususları dikkate alarak incelemek gerekir. Çünkü üst yapı her zaman alt yapı ile uyuşmayabilir.
Bu hafta inanları tarafından “Kurban Bayramı” olarak adlandırılan bayram haftası olması nedeniyle girilen tartışmalarda da bu durum göz ardı ediliyor. Ben ilk olarak bir inanç kimliği olarak Alevilikte kurban var mı onu sorgulayacağım.

Alevi inancı; Hakk, Âlem ve Âdem’in birliğine dayanan ve bunun üzerine felsefesini inşa eden bir inançtır. İnanç kimliği açısından ikrarlı bir Alevi; ne kendini âlemden ayırır, ne âlemi Hakk’tan, ne de Hakk’ı âdemden. Bu sebeple kanlı kurban inancı bu inancın içerisinde bulunmaz/bulunamaz. Hakeza eğer inançta “kanlı kurban” inancı var ise inancının temellerini kökten değiştirmemiz gerekir. Yoksa “Hakk için Hakk’ın bir parçasını katletmek” gibi absürt bir durum ile karşı karşıya kalırız.

İkrarlı ve yolun felsefesine hakim bir Alevi bilir ki, yolun bizden kurban etmemizi istediği şey “nefsimizdir”. Birkaç nefesle örnek vermek gerekirse:

“Ene’l-hak sırrını bilmeyen talip
Hakkı zikreylese kime ne fayda.
Muhabbetten gıda almayan muhip.
Dili bülbül olsa kime ne fayda.

Saklıdır bu sözde yolun esrarı.
Sen turap ol önce kendini tanı.
“Nefsin eyle cemde birlik kurbanı.”
Kan akıtsan yere kime ne fayda.

Şeyda bülbül olmuş duy Ozan Devri.
Aşk ilen ötüyor ezelden beri.
Zay oluben gider bütün sözleri.
Kulak vermez isen kime ne fayda.”

“Gelmişiz cananın asitanına
Sıtk ile sarıldık dost demanına
Canı baş vermişiz aşk meydanına
Hayvan kesmek gibi kurban gerekmez”

Yani yol diyor ki bir canlıyı katlederek ibadet olmaz, Hakk’a yaklaşılmaz. Bir canlı yerine, nefsini tığlayacaksın ki özündeki Hakk’a ulaşıp dar-ı didar olasın.

Ek olarak diğer toplumlarda olduğu gibi Alevilerde de kutsal görülen yerlere, kişilere sunak sunma kültürü mevcuttur. Bu sunaklar da genelde “kansız kurban” dediğimiz kömbe, kete, börek, sebze, meyve vb.

Peki “Kanlı Kurban” anlayışı yoksa “Abdal Musa Kurbanı, Kasım Kurbanı, Döşek Kurbanı, Hizmet Kurbanı, Adak Kurbanı vs.” nedir?

İşte burada başta değindiğimiz şeye dönüyoruz kültür alt yapısı, inanç üst yapısı ile her zaman uyuşmaz. Yani tüm bu “kanlı kurban” gelenekleri, dönemin sosyo-ekonomik koşulları nedeniyle inanç ile ilişkilendirilmiş kültürel ritüellerdir. Ancak tarihsel süreç içerisinde topluma o kadar işlemiştir ki, inancın bir parçasıymış gibi algılanmış o batınî kurban algısının yerini zahirî kurban algısı almıştır. Şunu da belirtmek gerekir topyekün bu ritüeli yok saymak mümkün değildir. Kültürel anlamda Alevilikte “Kurban” ritüeli vardır, ancak inançsal açıdan kesinlikle yoktur.

YENİ BİR YOL AYRIMI:

Aleviliği yukarıda “Kültürel Alevilik” ve “İnançsal Alevilik” olarak ele aldık. Yolun kurallarına göre İkrarlı Alevi ebeveynlerden doğan kişi ikrar verene kadar bir inanç kimliği olarak Alevi değil, kültürel bir kimlik olarak Alevidir ne zaman ikrar verirse o günden itibaren tam anlamıyla “Alevi” denilebilir. Buradan da anlaşılacağı üzere Alevilik atanmış bir inanç değildir, yolu seçmek kişinin özgür iradesine bağlıdır. Seçtikten sonrada yolu anlamak, yaşamak gibi bir görevide beraberinde gelir.

Bu tartışmada da gördüğüm şudur ki söylediklerinde samimi birkaç kişi dışında herkes bayram dışında “bir canlının katledilmesinden” oldukça memnun. Bir taraf samimi bir şekilde inançsal ve kültürel herhangi nedenle kurban kesilmesinden hoşnutken diğer bir taraf kurban bayramı ve yukarıda yazdığım kurban ritüelleri dışında bir canlının katledilmesinden ve onun etinin yenmesine karşı durmuyorlar. Öyle ki kendine inanç önderi diyen bir canımız bu tartışmada “ Kanın bayramı olmaz, cinayettir” diyerek başka bir inancı kınarken bir hafta önce mangal başında olduğunu, daha önceki günlerde ziyarette bir canlının yaşamına son verdiğini unutmuş olacak ki çok radikal söylemlere girdi.

Benim önerim açık ve nettir eğer bir inanç kimliği olarak Aleviliği kabul ediyorsanız “vejetaryen” besleneceksiniz aksi taktirde “öz ve söz” bir bütün oluşturmaz. Ha eğer inançsal değil kültürel Aleviliği kabul ediyorsanız hangi beslenme biçimini tercih edeceğiniz sizin vicdanınıza kalmış ancak yol adına birşeyler söyleyeceksek önceden o sözleri tartmamız, akıl süzgecinden geçirmemiz gerekir.

Son olarak inancını başka bir inancı kötülüyerek, ötekileyerek açıklamaya çalışmak son yıllarda içinde bulunduğumuz en büyük sorun diye düşünüyorum.

Bir dakika duralım, kendi özümüzü yoklayalım; acaba biz neyiz, yolun neresindeyiz?

“Canı kurban, teni tercüman” olanlara aşk-ile..

Kaynak: Alevi Haberağı

Haber
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?