Gerek savaş gerekse ekonomik sorunlar başta olmak üzere, baskı ve zulümden ülkesini terk edenler, şimdide potansiyel suçlu gösterilmek isteniyor. Baskıcı rejimler kendi suçlarını gizlemek için her zaman bir suçlu bulurlar ya da yaratırlar. Bu gerici politika sürdürülürken özellikle ırk, din ve bayrağa sarılarak, bir taraftan kendi geriliklerini meşru gibi kılarlarken, aynı refleksif duyguları göstermeyenleri de suçlu gösterip, toplum arasına derin nifaklar sokarlar. Tolumun çoğunluğu ise, devlet babadır mantığından hareketle, bu ırkçı politikalara inanmaya devam eder. Bilinçli bireyler ve toplumlarsa; akıllıca düşünüp sorgularken, çözümleyici politikalar üreterek yıkıcı, öteki, söylem ve de eylemlerden uzak dururlar.
İşte ülkemizde ve dünyadaki göçmen sorunu bu düşünce ile ele alınmalıdır. Ortak çıkar ve ortak yaşamın temeli paylaşımcılık üzerine örgütlenildiğin de ancak güçlü oluruz. Bu akılcı ve herkesi kapsayan siyasi politika yerine, duygusallığa kapılarak üstün ırkçılığa dayanan ulusçuluk ya da milli duygu adıyla ırkçı söylemlere sarılmak, öncesinde olduğu gibi günümüzde de kendimize düşman yaratmaktan başka bir işe yaramamıştır. Baştan beri ifade etmeye çalıştığım gibi kapitalist ve ırkçı yapılar, bunu çok iyi kullanıyorlar. Türkiye’de mevcut iktidar bunu arsızca kullanırken, muhalefetinin üzerine saldırtmaya çalışıyor. Çok dikkatli olmalıyız. Göçmenlerin neden göç ettiklerini, kimlerin çıkarları doğrultusunda kullanıldıklarını kendilerine iyi anlatmalıyız. Ve bu insanları ötekileştirmeden bilinçlendirip, kendilerini bu durma düşürenlerin sahte, dinci, ulusçu, vatansever ve demokrat olduklarını, kavrayacak siyasi politik konuma gelmelerini sağlanmalıyız. Emek ve insanlıktan yana olan demokratlar, emperyalistlerin kuyrukçuluğunu yapan sahte dinci ve ulusçu iktidarlara asla bu şansı vermemelidirler.
Aydın Can