Yaşam mücadelesi sürecinde insanoğlu birçok düşüncelerle hareket edip, bunlardan herhangi birisini kendisine yol kurtuluş görerek, mücadeleye başlamıştır. Kimisi sınıfsal, kimisi inançsal, kimisi de kimlik ve kendi cinsleri için mücadele etmiştir. Yaşam her zaman anlamlı çalışan için bir okul, deney ve eğitimdir. Önemli olansa bundan nasıl dersler çıkarmalıyız? Aynı hataları tekrarlayarak bir adım ileri gitme şansımız var mı?
Birçok sol parti örgüt, gurup bu konularda acımasız sert tartışmalar yürütmüşlerdir. Kavgalar vermiştir hiçbiri de toplumsal sorumluğu gereği ortaya çıkıp da biz bu hataları yaptık bu dersleri çıkardık diye özeleştiri vermemiştir, varsa özeleştiri yapanlar onlara saygı duyuyoruz. Soldan devralınan kariyerist bencillik, Alevi hareketi içinde de yaşatılmaktadır. Burada amacım kişileri ve kurumları hedef almak, uygunsuz eleştireler yapmak değildir, edebime ayıkırdır. Sadece kendimce değerlendirip çözümler aramaktır amacım. Sorunları belirterek her dürüst düşünce sahibi, kurum ve onun neferine saygı duyarak, ortak akılla çözümler üretmektir. Nedir bu çalışmalarda eksikliklerimiz? Hani hep söylenir, ortak akıl komünal düşünce, ilkeli olma, yolda birlik ve yoldaşlık, iri olalım, diri olalım da nasıl?
Örneğin hem Alevi hem Müslüman hem layık hem milliyetçi, sol ve sosyalist olmak yanlış değil mi? Bir insan altı kimlikli insan olabilir mi? Diğer yandan kendisine komünist, sosyalistim diyen partiler laikliği savunurken, farklı inançları içinde barındırıp Aleviler için Alevicilik, Müslümanlar için Müslüman, Hıristiyanlar için Hıristiyancılık yaparlar. Bu yaklaşım inançlar ve kimlik mücadelesi verenler için çok yanlış bir davranıştır. Ya layıksın ya da değilsin, inanç, kimlik, ulusal sorun için mücadele edenlerin, kendi siyaseti olur olmalı da. Ve siyaset yapan her parti buna saygı duyup her anlayışa mesafede durmalı. İnançların kimliklerin ortak yaşam kardeşliğini savunur olmalı ki, samimiyetleri ortaya çıkmış olsun. Komünist veya sosyalist her parti, örgüt kendisine göre inanç örgütü kurarsa, bu hem laiklikle bağdaşmaz hem de ilkesel dünya görüşüne ters düşer. Peki neden başarılı olamadık?
Ya özü doğru yol yanlış, ya da özü yolu doğru, sözü yanlış. Bu başlıktaki sorular üzerine çok geniş değerlendirmeler yapabilir. Burada bu yazıyı her okuyan insan, kendinde ve çevresinde bunları tartışarak çözümler üretebilir. Şunu net ortaya koymalıyız. İnanç ve parti tercihi, kişinin kendi tercihine kalmıştır. Peki, bunca yıldır neden güçlenerek ciddi muhalefet yaratamadık.? Ne idi eksiklerimiz?
1-Ulus devlet mantığını aşamadık. Her zaman merkez bilir denildi.
2-Alevi kurumların çoğu dönüşümlü yönetim seçilmesini, meclis tipi örgütlenmeleri denemeliler.
3- Ortak akıl ve ortak kararlar yerine, merkez bilir kafatasçılığına tapınıldı. Özgür yerel iradeli yönetimlere öncelik, yetki vermeden hep çekindi, motive edilmedi. Yıllarca oturdukları yerlerden kalkmak istemediler. Yeni düşüncelere imkân, gençliği öne çıkarmadılar.
Somut çözüm önerilerse; öncelikle dava yoldaşlığı bilince taşınmadı. Parti gurup çıkarları öne çıkarıldı. Hâlbuki dava yol yoldaşlığı amaç olmalıydı. Örgütler, kurumlar partiler değişebilir değişiyor da. Çünkü bunlar birer araçtır. Nitelikli insanlar bağlı bulunduğu kurumlarda kalabilir, deneyim, dayanışmayla birbirini destekleyen, güçlendiren ilişki de olmalıdırlar. Fraksıyon, kurum didişmesi değil, dayanışmayı güçlendirmeliyiz. Dayanışma deyince aklıma Kızıldere örneği gelir. Bu ruhla mücadele etmezsek, zamanın peşinden koşarız. Bulunduğumuz her yerde semt evleri, dernek, cemevi, sendika, kooperatif, dayanışma meclisleri, doğal üretim ve doğal, bilinçli beslenme geliştirilmelidir.
Konunun uzmanları bilirkişilerle işe başlamalıyız. Bilinçsizce her atılan adım boşa giden bir çaba olarak bize döner. Hiç kimse kirli suda iki defa yıkanmak istemez. Dolayısıyla nitelikli, dik duran, bilinçli, umut dolu, feda ruhlu dava yoldaşlığı mücadelede zafer yolu açacaktır. Toplumsal sorumluk alarak bizlerin haklı davasını yok etmek isteyenlere karşı ortak mücadele etmeyi öğrenmek ve öğreterek yaşatmak olmalıdır amacımız. Aşk olsun eğri zamanda dik duranlara.
Aydın Can