Yoksulluğa mahkûm edilen kadınlar için adalet!

Mediha Yüksel*

“Varım” çığlığı iktidar tarafından ısrarla duyulmayan, siyasi partilerden bugüne dek ciddi çalışması yapılmayan kadının yoksulluğu derinleşen bir meseledir. Bu gitgide derinleşen çukuru bir tek HDP Kadın Meclisi sürekli gündemine alıyor. Kadının yoksulluğu ciddi boyutlara ulaşmış, patriarkal ve kapitalizm içi içe geçmiş, sert bir şekilde pandemide de kadınların hayatlarından ayrılmıyor. Emine Akçay’ı hatırlarsınız; yoksulluğun canına tak ettiği kadın! İntihara sürüklenmişti. Emine bu ülkenin sert, hepimizin şahitlik ettiği açık gerçekliğidir. İşte kadın yoksulluğu çoklu boyutlanan bir meseledir. Birleşmek, örgütlenmek kadınların kurtuluşunun tek yoludur.

DİSK-AR 2021 Şubat-İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu’na göre; kadın işgücü, son bir yılda 867 bin kişi azalarak 10 milyon 596 bin ve erkek işgücü ise 538 bin azalarak 21 milyon 343 bine geriledi. Böylece son bir yılda toplam işgücü yüzde 4,3, erkek işgücü yüzde 2,5 ve kadın işgücü yüzde 8,2 azaldı. Ücretsiz izin uygulamalarının başlamasıyla beklendiği üzere işbaşında olanların sayısında ciddi düşüşler meydana geldi. Buna göre işbaşında olanların oranı kadınlarda ciddi bir biçimde azalmaya devam ediyor. İşbaşında olanların toplam sayısı son bir yılda yüzde 8,1, erkeklerin sayısı yüzde 6,5 ve kadınların sayısı yüzde 11,5 azaldı.

UN Women tarafından yayımlanan From Insights to Action: Gender Equality in the wake of COVID-19 (İç görüden Müdahaleye: COVID-19 Salgını Bağlamında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği) raporunda yer alan veriler, salgının 96 milyon insanı 2021 yılına kadar aşırı yoksulluğa sürükleyeceğini gösteriyor. 96 milyonun 47 milyonunu kadınlar ve kız çocukları oluşturuyor. Bu da, aşırı yoksulluk içinde yaşayan kadınların ve kız çocuklarının sayısının 435 milyona çıkması anlamına geliyor. Tahminlere göre, bu rakam 2030 yılına kadar pandemi öncesi seviyelere geri dönemeyecek.

Patriarkal kapitalizm, ucuz emek ve enformel sektör üzerinden yükselişini, temel sömürü alanlarından biri olan “kadın emeği” üzerinden gerçekleştirmektedir. Modern-kapitalist devlet “kadın” koduyla, yine kendi yaratımı olan özel ve kamusal alan üzerinden, kadını özel alana hapsetmiş ve kamusal alanı, dolayısıyla da özel alanı da erkeklerin denetimine bırakmıştır. Pandemide de kadınları sıkıştıran sorunlar artarak devam etti. Bugün bir kadın iş yerinde emek harcadıktan sonra eve gelip hem görünmez olan ev içi emeğini, toplumun dayattığı biçtiği “rolünü” yerine getirmeye çalışırken, bir yandan tüm ev bireylerinin hijyen ve sağlık sorumluluğu üstüne kalmış, dahası üstüne gördüğü psikolojik ve fiziksel şiddet üzerine “yetememe” düşüncesiyle evde erkek, iş yerinde de erkek sermaye tarafından zorla iş yaşamından kopartılıyor. Ve kadınlar ekonomik özgürlüklerini bir kenara bırakıp iktidarın, kendini var eden kutsal “aile” yaşantısında hapsediliyor. Bizlere “makul” kadın dayatanlara karşı biz de sözümüzü her alanda söylemeye devam edeceğiz.

Pandemide yine fabrikalarda, plazalarda, atölyelerde, kafe-bar işletmelerinde, tarlalarda, ev içi emek ile geçimini sağlayan kadınlar, erkek sermayenin tüm alanlarda patriarkal kapitalizm ile uzlaşmasıyla birlikte, ucuz işgücüne, güvencesiz, sendikasız, uzun çalışma saatlerine, tacize ve psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kadınlar, “ya bu şartlar ile çalışma ya da yoksulluk, açlık” arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyor.

Öte yandan mülteci kadınların 500 -600 TL aylıklar ile çalışmaları her alanda tacizle baş başa bırakılmaları, sınır kapılarında, denizlerde daha iyi bir yaşam için ölümle baş başa bırakılmaları, iktidarın bir çözüm politikası üretememesinin bir sonucudur. Dahası belki yazılabilecek çok şeyi mülteci kızın son sözleri ile anlatabiliriz, anlayabiliriz: “Ve sen ablacığım ! Arkadaşlarıma de ki: ‘O açlıktan öldü…’”

Ve yine görünmeyenler LGBTİ+ bireyler… Aslında her sürecin sancısını çeken, yoksulluklarıyla baş başa bırakılan, hiçbir istihdam alanı verilemeyen LGBTİ+ bireyler pandemide hiç yoklar gibi davranılanlardandı. Yine sürekli hedef haline getirilen LGBTİ+’lar, en son Boğaziçi direnişinde gördüğümüz gibi iktidarın kendi var etme nefret söylemlerine maruz kaldı. Özelde yine trans kadınlar kişisel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandı ve “lütuf” olarak sunulan hiçbir destekten yararlanamadı. Fakat kadın dayanışmasının gücü kendini her alanda hissettirdi.

Saati, dakikası günü, tatili olmayan, kadının sömürüldükçe sömürüldüğü patriarkal kapitalizmin tarihten bu yana ince şeklide işlediği ev içi görünmeyen emek var dillere pek düşmeyen. 1972 yılında Silvia Federici, Selma James, Brigitte Galtier ve Mariarosa Dalla Costa başta olmak üzere bir grup feminist tarafından başlatılan “Ev işlerinin Ücretlendirilmesi için Ulusal Kampanya (International Wages for Housework Campaign)” ile başlatıldı. Türkiye’de bugün siyasi partilerden Meclis’te ücretlendirilmesi konusunu sadece HDP’nin Kadın Meclisi gündemine alıp önerge verip kanun olarak geçmesi için mücadele ediyor.

İşte tam da kadınlara yoksulluğun dayatıldığı bu süreçte, HDP Kadın Meclisi olarak başlattığımız “KADINLAR İÇİN ADALET” kampanyasında yoksulluğun karşısında kadınlar güvencesiz istihdama karşı güvenceli istihdam, iş yerlerinde yaşanan ayrımcılığa, adaletsizliğe karşı eşit işe eşdeğer ücret diyerek yaşamın her alanında “YOKSULLUĞA MAHKÛM EDİLEN KADINLAR İÇİN ADALET” diyoruz. Kampanyamız kapsamında atölyelerde, tarlalarda, fabrikalarda, grev direnişlerinde, tarlası toprağı, emeği talan edilmesin diye kamyonların önüne yatan kadınlarla, sokaklarda, kadın emeğinin örüldüğü her alanda buluşacağız.

Kadınların örgütlü mücadelesinin içerisinde kazanımlarımızın daha güçlü olduğu bir gerçek. Bizler yaşamın her noktasında direnen; kadın kurtuluş, feminist ve özgürlükçü kadınlarla patriarkal kapitalizmin saldırılarına karşı savaşıyoruz. Bu derinleşen çukuru birlikte kapatacağız.

İşte biz kadınlar, kadınlar her alanda patriarkal kapitalizmin her biçimine karşı yoksulluğa karşı da direniyoruz. 8 Mart’a giderken kadın kurtuluş, feminist ve özgürlükçü mücadelelerimizle bu kadar saldırının altında sırt sırta, ele ele, sesimizi, isyanımızı yükseltip, birbirimizin sesi çığlığı olarak gidiyoruz. Taleplerimizde ısrarcı olup direnişimizi büyütüyoruz.

*HDP Kadın Koordinasyonu Üyesi

Haber
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?