KIZILBAŞ ALEVİ SOYKIRIMI
“Uluslararası, BM 1948 Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesine Göre:
Maraş, Sivas ve Çorum’da Alevilere Karşı Soykırım Suçu İşlenmiştir. İşlenen suç katliam suçunu aşar. Bu hukuken sabittir. Bu konuda hukuken bir zaman aşımı olmaz ve yoktur.”
Yıllar önce Kızılbaş Alevi Soykırımına Dur De!” başlattığımda pek çok sözde kimi aleviler dâhil olmak üzere pek çok insan gülüp geçmişti, ne soykırımı, o da nerden çıktı, bir de onu başımıza çıkarma vs. gibi söylemlerle geçiştirmişlerdi.
Planlı, propagandalı, uygulamalı ve delilli olarak Alevileri kısmen ya da tamamen yok etmeye için gerçekleştirilen: Maraş, Sivas, Çorum’daki katliamları ve neticeler, Türkiye’nin de altında imzası olan BM 1948 Soykırımı Önleme ve Cezalandırma Sözleşmesine göre bu durum hukuken ‘katliam’ suçunu aşan, bir soykırım suçudur!
Ve bu soykırımın adı da Kızılbaş Alevi Soykırımı’dır.
Bu suça göre zaman aşımı yoktur ve asla da olamaz!
Katledilenler, mağdurlar ve yakınları dâhil halkın genelinin büyük bir çoğunluğu hatta hatta tamamına yakına maalesef, hukuken bu durumun uluslararası soykırım yasasına göre yargılanması gerektiğini bilmemektedir, olayı gerçekleştiren soykırımcı grubun üyeleri ve tetikçileri hakkında halen açılmış herhangi bir SOYKIRIM suçundan bir dava yoktur.
Mevcut sistem içindeki soykırımcı bu güç odakları ve üyeleri de bu konuda halkların soykırım hakkındaki uluslararası bilgilere sahip olmamasından gayet memnundur!
Elbette kendine Alevi, Kızılbaş, Kızılbaş Alevi vs. gibi sıfatlarla tanımlayan kişi ya da kurumlarda bu konuda yeterli bilgiye sahip değillerdir veya konuya soykırım suçu olarak bakmadığından ne yurtdışında ne de yurtiçinde açılmış bir dava söz konusu değildir.
Gerçi son yıllarda özellikle kimi kurumların ajanlaştırılması, işbirlikçi tavırları, hatta hatta sahte alevi kurumlar açılması, yöneticileri arasında fetöcülerin bile çıkması kimi kurumlarda konunun bir soykırım davası olarak ele alınmamasının önünde büyük bir engel olmaktadır.
Ayrıca da alevi veya diğer adlarıyla Alevilere ait olduğu iddia edilen kurumların ne kadar Alevilikle, Alevilere yönelik katliamlarla ilgilendiği de göz önünde bulundurulduğunda bir soykırım davasının açılması ve/veya gündeme getirilmesi ne kadar söz konusu olabilir o da ayrı bir sorun.
Son yıllarda özellikle alevi veya diğer adlarla tanımlanan kurumların pek çoğu soykırımı bırakalım alevinin özüyle dahi ilgilenmek, bilgilenmek ve bu konuda eğitim bayrağının kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla dahi doğru düzgün ilgilenmemektedir.
Kurumların pek çoğu elbette pek çok emek ve sabırla ilmek ilmek işlenmiştir ve pek çok insanın sorumluluk bilinciyle emekleriyle yaratılmıştır.
Ancak gelinen son süreç pek çok kurumun içerden veya dışardan kimi açık ya da gizli müdahalelerle manipüle edildiği, farklı yönlere çekildiği, Alevilik ve onun özüyle yola devam etmek yerine neredeyse Alevilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan yerlere çekilmiş, pasifize edilmekle de kalmamıştır adeta tasfiye edilmeye çalışılmaktadır.
Her şeyden önce Alevilerin ne mevcut emperyalist kapitalist faşist sistemle ve onun herhangi bir kişi veya kurumuyla, işbirlikçilikleri ajan ve operasyonel faaliyetleri açık bilinen soros ve fetö benzeri emperyal güçler tarafından kullanılan teşkilatlarla ilgili uzak yakın zerre kadar ilişkisi kabul edilemez.
Çünkü bu kurumlar vb’leri doğrudan emperyalist kapitalist faşistlerce beslenmekte ve desteklenmektedir.
Tüm dünyada bilinen bir gerçek vardır ki o da hiçbir soykırım suçu asla zaman aşımına uğratılamaz.
Ancak özellikle Aleviler soykırıma dair bir dava açmaya kalkışmadığından bu soykırımı gerçekleştirenler ve/veya takipçileri soykırım suçunu işleyenler hem cezalandırılmamaya hem de yeri geldiğinde aynı suçu işleme potansiyellerini rahatlıkla sergilemektedirler.
Elbette bu tersine dönüştürülüp açılacak olan bir soykırım davasıyla suçlu olan gerçek şahıslar tekrar yargılanabilir.
Bu yargılamanın önünde ne ulusal ne de uluslararası hukuk açısından hiçbir engel bulunmamaktadır.
Alevi kurumlar toplu halde Kızılbaş Alevi Soykırımı’yla ilgili bilimsel bilirkişi raporları ile hukuka başvurulmalıdır ve uluslararası standartlara göre, ulusal ya da uluslararası yetkili bir mahkemede hukuki süreçler başlatılarak ve takip edilerek yargılama başlatılmalıdır.
En başta tüm Alevi kurumları şunu çok bilmelidirler “Soykırım hukukunda geç kalındı diye bir durum söz konusu değildir!”
Çünkü kesinlikle zaman aşımı maddeleri soykırım suçları için geçerli değildir.
Kızılbaş Alevi Soykırımı’na yönelik olaylar ve soykırımların failleri gerçekten soykırım mahkemesinde yargılandıkları zaman, aynı zamanda da bu soykırımı ne amaçla, neden, nasıl, niçin, hangi metotlar kullanılarak, kimler tarafından (tek tek kişiler) soykırımın yapıldığı ortaya çıkartılacak ve ülke tarihindeki bu kapsamlı inkâr ve imha projesi aydınlatılacaktır.
Halklar Alevilere yönelik gerçekleştirilen soykırım hakkında ders alıp, bu tür propaganda ve uygulamalara karşı önlem alabilecek ve mücadele ederek, bilinçli bir şekilde vatandaşlık görevlerini yerine getirmiş olacaklar, ilerde olası yeni her türlü soykırımı daha önceden önleyebilecek güç ve bilince sahip olmuş olacaklar ve bu tür soykırımcılar, bir daha bu tür soykırımlara cesaret dahi edemeyecek ve soykırım suçu işlemeleri engellenecektir.
Böylece artık bu coğrafya da bu gibi soykırımcı olayları bir daha yaşamayacaktır ve/veya daha başlamadan sonlandırılabilecektir.
Aleviler her an her gün ne zaman yeni bir katliamla bu soykırımın bir parçası olacağız korkusunu üzerlerinden atıp rahatlayacaklardır (bu süreçte tabi bu imha ve inkâr politikalarıyla asimile olup, Alevilik bilinç ve kültürünü yaşayan halklar kalırsa).
Özellikle bu coğrafyada din, ırk, etnik ve ulusal farklılıklarından dolayı bir şüphe, düşmanlık, kin yayılamayacak, ayrımcılık, ırkçılık yapılamayacak ve bu kavramlar bir daha uygulanmaya dönüştürülüp herhangi bir alet/araç olarak soykırım için bir daha kullanılamayacak ve halklar arasında kardeşlik bu şekilde gerçekleştirilecektir.
Tabi ki kardeşlik, birlik yaşam, ortak yaşam vs. bunlar tek bir sorunun çözümüyle gerçekleşmeyecektir ama büyük bir başlangıç olacaktır.
Alevilere yönelik soykırım suçuyla ilgili mücadelede içten ve gerçekçi olunmalıdır.
Kızılbaş Alevi Soykırımı, soykırımcıları cezalandırılana ve bir daha asla insanlığın böyle bir soykırımı yaşamaması için hafızalardan silinmemelidir.
Hiçbir kişi ya da kurumun bu konuyu unutturmasına asla izin verilmemelidir.
Soykırıma uğrayan aileler ve onların yeni nesilleri bu soykırımlarla ilgili yargıları ve kanaatleri Alevilere yapılan haksızlık, adaletsizlik ve hukuksuzluk yapıldığı konusunda asla geri adım atmamış ve atmamalıdır ki bu tüm aleviler içinde aynı duygu ve düşünce olmalıdır.
Aksi halde ortalık da sözde, yalandan, dostlar çarşıda pazarda görsün “alevici”liği oynayarak kimse kimseyi kandırmasın.
Kızılbaş Alevi Soykırımı’nın tarihsel gerçekleri unutulmalıdır ve unutturulmamalıdır.
Çünkü halen Alevilere yönelik gizli veya açık fiziksel ve/veya psikolojik soykırım devam etmektedir.
Bunu aksini hiç kimse iddia edemez.
Özellikle 20.yy’da gerçekleştirilen soykırımların her anma yıldönümlerinde bu yaranın kabuğu soyulmakta ve kan hala akmaktadır ve kimse bu yaranın kapandığını iddia edemez, etmemelidir de.
Dolayısıyla soykırım tehdidi hale taptaze ortada durmaktadır.
Ne Godot ne de Hızır gelip de bu soykırımın hesabını sormayacaktır, kimseyi beklemenin hiçbir âlemi yoktur.
Ayrıca da bu “ahiret”e de bırakılacak bir konu değildir, tabi ahiret meselesi olmayan Aleviler için.
Gelişim ve değişim gökten zembille asla inmez.
Aleviler özellikle bu konuda diğer soykırıma uğramış dünya genelindeki halklarla buluşmalı, yol, yöntem ve mücadele biçimleri üzerinden ortaklaşmalıdır.
Aleviler, Kızılderiler, Astek, İnka, Maya, Afrikalı, Aborjin, Yahudi, Ermeni, Kürt ve diğer tüm soykırıma uğramış halklarla işbirliği yapmalıdır ve dünya genelinde Kızılbaş Alevi Soykırımı’na destek ve kamuoyu yaratmalıdır.
Not: Soykırım suçlarında genelde devletler değil şahıslar yargılanmıştır bugüne kadar. Örneğin faşist nazi Almanya, Kızıl Ordu karşısında yenilgiye uğradıktan sonra kurulan savaş ve soykırım mahkemelerinde Alman devleti değil naziler yargılanmıştır. Çünkü soykırım ideolojik politik ve örgütlü insanlığa karşı işlenen bir suçtur.
H.H.B.
19.12.2020