İNSAN
Türümüz insanın temel yanılgısı, içinde ki yaşadığımız dünyayı sadece kendisi için ” yaratılmış” olduğunu düşünmesi ve yanılgısı dır.
Hükmetmek ve egemen olmaya odaklı zihniyet merkezi, kendini sürekli alacaklı olarak görür.
İnsanlar kendi elleriyle yarattıklarının esiri olduklarında, tarihin ilk ve en büyük yabancılaşmasına nasıl dönüştülerini anlamamışlardır.
Öyle bir kültür oluşmuştur ki, yaratanları yaratılan, yaratılan ları yaratan kılmayı en temel düşünce ve inanç konusu, hatta bu sisteme kulluk etmeyi ve tapınmayı en iyi insan kimliği haline getirmiştir.
Bu durumdan şüphelenen de en büyük günahkar olarak görülmüştür.
Ne gariptir ki, insanlığı ilerleten, gelişim ve dönüşümüne yol açan, devrimsel gelişmelerine damgasını vuran bu günahkarlar topluluğu olmuştur.
Dinlerin tabuları, gelenek ve törelerin ezberi, derin toplumsal ve sosyal ilişki etkileri, bilimsel teknik gelişim kaldıraç rolü oynamıştır aşılmasında.
Bilim ve teknolojide ki bilimselliğin gelişen dönüştürücü gücü ve etkisi, günümüzde tüm insanlığı etkisi altına almakla kalmayıp, dünyanın her alanında belirleyici, 21 ci yüzyılın devrimsel gerçekliğidir.
Çağın gereklerine göre, bilimsel gelişimin ışığında, kendini geliştirip dönüştüremeyen, kendi geriliklerinde ısrar edenler, çözülmeye, aşılmaya ve kendi kabuğunun içinde çürümeye terkedilmesi kaçınılmazdır.
Varlığın birliğinden hareketle, insan odaklı merkezin, doğanın ve doğada var olan canlı cansız varlığı, kendine hak gören zihniyetin aşılması, kendi varlığının diğer varlıklarla birlikte olabileceğinin bilincine ulaşmasından geçmektedir.
Biyolojik ve sosyal varlık olan insanın kendini tanıması, varlığının birliği içerisinde kendi kişisel gelişim donanımı gelişiminin toplumsal gelişimin ölçüsü olarak, birey ve toplum ilişkisinin kurulması çağdaş gelişimin ölçüsü olmaktadır.
Bilginin kökü ve karekteri cehaleti aşmayı amaçlar.
Bilginin çoğaldığı ama bilgeliğin dahada azaldığı.
Haberin çok ama inandırıcılığı dahada az olduğu.
İlacın ve hekimin çok, sağlığın iyi olmadığı.
Daha çok şeyin sahibi olmak ama daha az mutlu olma.
Daha az seviyoruz ama daha çok nefret gelişiyor.
Çok konuşulan, kayda değer az şey söylenen
Bu paradoksal durumun örnekleri sıralamakla bitmez.
Kendini bilmeyenin, kendini tanımayanın tercihleri ve seçimleri kendine göre olabilirmi?
Kendini bilmek emek ve cesaret gerektirir.
En büyük yalan kendine söylediğin yalandır.
Yalan ve yanlışın ızdırapıyla, yüküyle yaşadığımız yaşam, doğumla ölüm arasındaki yaşantımıza dayatılan, bize ait olmayan yaşamdır.
Bilimsel teknik ve dijital dünyanın içinde yapay zekanın egemenliğinde insanın ve insanlığın yeri nerededir?
Bu ayrı bir yazı konusu olmakla birlikte, değerli okurlarım sorup cevaplaması da bir o kadar önemli ve değerli.
Saygı ve sevgilerimle.
Kemal Cenik.