ARAPGİR’İN KAHVERENGİ YOL LEVHALARI

ARAPGİR’İN KAHVERENGİ YOL LEVHALARI
Türkiye’nin kültürel zenginliğinin izini sürmek için “kahverengi yol levhaları” gideceğimiz yerler hakkında bilgi veriyor. Bizim bu sefer rotamız Malatya Arapgir Türkmen Kızılbaş (Alevi ) Onar mahallesi (Köyü) 796 yıllık Cem evi, Kozluk vadisi, bir günlük gezi programladık .13 Kasım 2020
Belki elli yıl, belki de daha fazla yıl sonra Babamın Sıtma Savaş dairesinde şube şefi olarak görev yaptığı, çocukluğumun geçtiği Arapgir’e geçmişin izlerini yaşamak içinde gittim. Demirkapı mahellesinde kirada oturduğumuz iki katlı bahçeli evimiz yıkılmış. Yerine yeni bir bina dikilmiş. Yolun altında şekerçi bibi ermeni komşumuzun evi terk edilmiş bir şekilde , çeşmesi toprağa gömülmüş. Defineciler taşlarını sökmüşler. Doksan yaşına merdiven dayayan annemin Ermeni komşularından adını hatırladığı Verkin teyze ve diğer Ermeni komşularından kimse kalmamış. Türk komşularının kimisi ölmüş, kimisi başka şehirlere gitmişler.
Çocukluk anılarım gözümün önüne geldi heyacanlandım. Arapgir 4 yaşındaki küçük bir oğlan çocuğu iken, o cennet gibi bahçemizde dut ağacının altında annem, babam ve kız kardeşlerimle ilk fotoğraf çektirdiğim yer. Uzun bir zaman olmuş olsa da o çocukluğumda ki sevinci tekrar yaşama anı yakaladım.
***
Arapgir epey eski bir yerleşim olduğu için, elinize bir Arapgir kataloğu aldığınızda tarihi eser bombardımanına maruz kalıyorsunuz. Türk İslam eserlerinden, camilerden, mescitlerden, kütüphanelerden, konaklardan, Roma döneminden kaya mezarlarından tutun da Ermeni manastırları, kilisesine bir sürü şey var.
Ermenilerin yoğun olarak yüzlerce yıl Türkler, Kürtler barış içinde yaşadığı bölgelerden biriymiş Arapgir. Birinci Dünya emperyalist paylaşım savaşı, iç isyanlar, 1915 Ermeni Tehcirine kadar da yoğun bir Ermeni yerleşimi olmaya devam etmiş. Dolayısı ile onlar için de büyük duygusal önem taşıyan bir yer.
Arapgir dönemin en zengin bölgelerinden biri. Özellikle ipek üretimi bölgede büyük bir ticaret ağı yaratmış. Arapgir’de Ermenilerin ayakkabıcılık, dokuma, marangozluk, demircilik, terzilik gibi meslekler yaptığını kaynaklardan öğrenmekteyiz. Zamanında Arapgir’i kalkındıran Ermenilerden maalesef bugün virane halindeki ev ve kiliseler dışında kalan başka bir şey yok, yok, yok… 1915 Tehcirinden ( zorunlu göç)sonra Arapgir’de geride kalan Ermeniler’de zaman içinde İstanbul’a , Avrupa’ya, Amerika’ya ve Ermenistan’a göçmüşler. Medyadan İnternetten araştırma yapıp öğrendiğime göre Malatya’dan Ermenistan’ın başkenti Erivan’a göç eden Malatyalı Ermeniler, ‘Yeni Malatya ‘ ve ‘Arabkir ‘ adını gittikleri yerleşim yerlerine koymuşlar. Malatya spor futbol takımı kurmuşlar. Altın Kayısı filim festivali yapmaktadırlar.
***
Yol boyunca Malatya ovası , ve oluşturdukları yeşil vadileri, zengin tarım arazilerini, kayısı bahçelerini , Topsöğüt, Dilek, Sütlüce , Karakaya barajı uzantısı Tohma demiryolu, karayolu köprüsünü geçtikten sonra Yazıhan yol ayrımında yön levhasında Arguvan, Ağın, Keban, Kemaliye, Erzincan istikametine yöneldik.
Alabildiğince mavi gökyüzü altında yolun iki tarafında hozan tarlaları, sarının her tonuyla yorgan gibi serilmiş. Çobanlar sürülerini özgürce tarlalara bırakmışlar. Kadrajımızda harika kareler çekiyoruz …
Yol üzerinde tarihi değeri olan yerlere yönelik turizim yol gösterici kahverengi levhalar bulunuyor. Bunlarda da önemli bir sorun var. Bu levhalar sadece yer ismini belirtiyor hedefe kaç km olduğu yazılı değil. Saptığınız yol km’lerce sürebilir. Karayolları bu levhaların altına kaç kilometre olduğu yazılırsa gezginler için yararlı olur.
***
Onar Köyü, Malatya-Arapkir karayolunun Arapkir’e 8 km kala güneydoğuya doğru 5 km içerde. tepelerin üzerinde üç tane rüzgar türbini görülüyor. Badem ağaçlarının ,üzüm bağlarının arasında giderek köyün girişinde üzüm bağının içindeki Dr. İsmail Kaygusuz’ın evinde mola verdik.
Köyün güneyini baştanbaşa saran ve asırlık dut ağaçlarının oluşturduğu bahçelerle kapladığı derin vadiden ayıran kayalıkta Roma Dönemi’nden kalma kaya mezarları (mağaralar) bulunmakta.
Günümüzde Onar köyünde iki cemevi bulunmaktadır. Bunlardan birisi yeni diğeri tarihi eski olan Anadolu’nun ilk Büyük Ocak Cemevidir. Ayrıca yeni yapılan cemevinde Göktürkçe yazılı mezar taşı ve çeşitli antik eşyalar sergilenmektedir… Aynı bahçede
Türkmen İnanç önderi : Şeyh Hasan( Sultan Onar) Türbesi bulunmaktadır.
Şeyh Hasan Onar ve zaviyesiyle birlikte, zaviye kompleksinin bir parçası olan Büyük Ocak Cemevi hakkında geniş bilgi romancı, oyun yazarı. 5 Nisan 1944, Onar köyü / Arapgir / Malatya doğumlu. Akçadağ İlköğretmen Okulu, Malatya Lisesi, İÜ Edebiyat Fakültesi Klasik Diller ve Edebiyatları Bölümü mezunu.Alevilik inanç kurumları, felsefe ve tarihi üzerinde kitapları yayımlandı. Çalışmalarını Londra’da sürdürüyor. Yaz ve sonbaharı köyüne gelip burada yaşamaktadır.
İsmail Kaygusuz öğretmenimiz Akçadağ Öğretmen Okulu 1962 mezunu, ben de aynı okuldan 1976 yılında mezun olduktan sonra Gazi Eğitim Enstitüsüne girdim . Onar köyüne yaptığımız ziyarette evinde yaptığımız söyleşide sordum.
– Anadolu’da en eski cemevi hangisidir, nerededir kaç yılında yapılmıştır? İşlevi ve özellikleri nelerdir? Birkaç örnek daha verebilir misiniz?
Anadolu’da bilinen en eski Cemevi Malatya’ya bağlı doğup büyüdüğüm yer olan Arapkir ilçesinin Onar köyündedir. Onar köyünde, 1224 yılında Selçuklu Sultanı Alâaddin’in Malatya Emiri’inin verdiği “Zaviye Vakıfnamesi” ile zamanın yasalarınca resmen tescillenmiş ve “Şeyh Hasan Onar Zaviyesi”ne ait olan Büyük Ocak ve arkasından oğlunun adına yaptırılan Şeyh Bahşiş tekkesi adlarıyla damları yaklaşık toprak düzeyinde iki Cemevi vardır. Son 50 yıl öncesine kadar Onar köyü halkı Cem tapınmalarını her ikisinde de yaparlardı. Özellikle kış mevsiminde öğle üzeri başlayıp, akşamın alacakaranlığına kadar orta yerinde hizmet sahiplerinden kapıcı ve gözcü çalı-çırpı ve kalın odun yakarak Cemevi ısıtılırdı. Çocukluğumda benim de katıldığım birlik ve görgü cemleri sırasında, köyden her kabilenin kadın erkek bireyleri Cemevi’nde geleneksel olarak önceden ayrılmış yerlerine (gediklere) otururlardı. Buraların örneğin Karamemetgiller gediği, Keleşgiller, İlikgiller gediği vb. adları vardı. Herkes yerini bilirdi.
300-400 kişiyi içine alan ve kare planlı bu iki yapının da duvarları penceresiz, çok sayıda direklerle (Bunlardan ortada bulunan kutsal Karadirek adı verilmiş olanın dibindeki postta Cemi yöneten Dede oturur. Karadireğin hemen sağında da biraz daha kalınca Dilek Direği var.) desteklenmiş kirişlerin üzerine küçülen kareler biçiminde oturtulmuş mimaride kırlangıç ya da bingi adı verilen tavan üzerinde toprak damı vardır. Damlarının tam ortasında pencere ve baca görevi yapan, küçük çaplı bir yarım kubbenin altında yandan dışarı dönük 50-60 cm.yüksekliğinde üçgen biçiminde oyulmuş birer delik taş bulunmaktadır. Büyük Ocak, dış kapıdan meydanevine uzanan ve içiçe şeriat, tarikat, marifet ve hakikat kapılarını simgeleyen dört kapıdan geçilen uzunca bir koridora sahiptir. İkisi de kutsal mekanlar olarak, ilkel de olsa biçimlerini bozmadan, köylüler tarafından onarıla onarıla yaklaşık 800 yıl boyunca “Cemevi” işleviyle bugüne kadar yaşatılmıştır.
Selçuklu Sultanı 1.Alâaddin Keykûbat’ın 3.Saltanat yılında sınırları belirlenen geniş bir arazi tahsisi yapılarak, bölge yöneticisi tarafından şeriat hükümlerince Şeyh Hasan Oner/Onar zaviyesine vakfedilmiştir. Mezar taşları arasında bulup yayınladığımız Göktürk alfabesinin dört harfinden oluşan damgaya göre, Bayat boyu türkmenlerinden geniş bir oymağın hem yönetici beyi hem de inançsal önderi/Dede’si; aynı zamanda İmam Musa Kâzim soyundan gelen bir Seyiddir Şeyh Hasan Onar. Elimizde bulunan 1224 tarihli Vakıfname’nin olasılıkla 16.veya 17.yüzyıl türkçe kopyası dışında, 16.yüzyılın sonlarından 18.yüzyıl ortalarını kapsayan ve Onar zaviyesi vakıf arazisi ve mütevellilerine ilişkin 12 Padişah fermanından bazılarında büyük veli Şeyh Hasan Onar’dan ve onun Ehlibeyt soylu olduğundan sözedilmektedir.”
***
Her yıl köyün kurucusu Şeyh Hasan Onar adına anma etkinliklerinin düzenlendiği Onar Köyündeki tarihi Cem Evinin girişinde “Büyükocak Cem Evi Yapılış Tarihi 1224 (Hicri 621)” ifadelerinin yer aldığı mermer kitabe bulunuyor.
Dolayısıyla burası 796 yıllık yaşayan bir Cem evidir. Türkiye’nin bilinen en eski Cemevidir. Şuanda ibadet burada yapılıyor. İnsanlarımız buraya Türkiye’nin dört bir tarafından Alevi-Bektaşı inancına sahip insanlarımız, buraya her yıl gelip ziyaret ediyorlarmış…
Onar’da Cem Evine giderken yol üzerinde yapım tarihi 1887 olan, cemaati olmayan “Onar Köyü Camii” de bulunuyor.
-“7 kat göğü temsil eden Mingi sistemi”
Cem törenleri kırlangıç çatılı evlerde yapılıyor. Kırlangıç çatı cem töreninin sembolü gibi. Kırlangıç çatı dört kapı, kırk makamı sembolize ediyor.
Bu Cemevine ana kapıdan Şerait, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarından girilerek giriliyor, gelinerek giriliyor, 20-25 metre uzunluğunda bir koridordur bu. Cümle kapısından girildikten sonra bizi, Selçuklu mimari tarzında yapılmış, 7 kat göğü temsil eden Mingi sistemi diye adlandırdığımız bir yapı tekniği ile yapılmıştır. Buradaki ağaçlar oldukça eskidir, tabi dönem dönem tamirata uğramıştır. Yaklaşık burası 100-120 metrekare genişliğinde bir ibadethanedir. Onar Köyü halkı burada ibadetlerini halen yapmaktadırlar.
***
Onur köyünden ayrıldıktan sonra ikinci durağımız Arapgir Millet Han da mola verdik.
Arapgir Belediyesi Halkla ilişkiler uzmanı Alperen Durak Mor Bereket Kooperatif başkan yardımcısı Mustafa Kavas Millet Handa büroları bulunan iki genç arkadaşı ziyaret ettik.Çalışmaları hakkında bilgi edindik. İkram ettikleri Reyhan çayını içtikten sonra Kemaliye yolundan Kozluk vadisine doğru yola çıktık.
MİLLET HAN
1850’li yıllarda yapıldığı tahmin edilen iki katlı avlulu han, 2009-2011 yılları arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, üstü otel, alt katı alışveriş yerleri olmak üzere restore edilmiş ve şu an hizmet veriyor. Millet Han’da geleneksel Arapgir mutfağı lezzetlerini tadabilirsiniz.
***
Eskişehir Vadisi – Arapgir merkezden araba ile 5-10 dakika mesafede Eskişehir Vadisi başlıyor.
Arapgir Kozluk çayı Kanyonu doğanın tüm renklerini içinde barındırıp dört mevsim ayrı tonlarda, renk şöleni yaşatan Doğu anadolu bölgesinin saklı cennetlerinden biri…
Bu kanyon, Malatya’ya uzaklığı yaklaşık olarak 140 kilometredir. Kanyon-Vadi, Kozluk Çayı üzerinde bulunan Çiğnir Köprüsü’nden başlayıp, yine Arapgir-Kemaliye karayolunun yakınındaki eski köprü (Eski Kozluk Köprüsü) civarında bitmektedir.
Şansımız bir sonbahar günü bu yolculuğa çıkmamızdı. Sararmış sonbahar yapraklarının arasında öylesine güzel bir renk cümbüşüyle karşılaşıyorsunuz ki, tüm yaşanmışlıkların da bu sonbahar mevsimi güzelliğinde olmasını diliyorsunuz… Dönerken Arapgir tarihi Eskişehir yoluna girdiğinizde yol sizi büyülüyor. İlçe merkezine giden yol boyunca gördüğünüz tarihi eserler, Arapgirin tarihi, kültürel geçmiş zenginliğimizi gösteriyor.
Tarihi eserlerden geçerek sararmış yaprakların arasında doğaya kucak açıyorsunuz. Gazellerin yürürken çıkardıkları hışırtı sesleri ,derenin yansıttığı renk şöleni Rengarenk ağaçların hepsinde farklı bir anlam ve güzellik saklı. Güneşin doğayla yaptığı renk sarmalı, kuşların ve derelerin sesleri sizi şehir hayatından çok uzaklara götürüyor. Bu yolda sadece kendi gerçeğinizi ararsınız aynı zamanda iç yolculuğunuza da çıkarsınız. Bu düşüncelerle vadinin tabanına, derinliklere yürürken henüz rüyanız bitmemiştir. Sonbaharda olağanüstü renklere bürünen doğada, dereden akan çayın küçük çağlayanların oluşturduğu göletlere ulaşırken yol kenarında bulunan ağaçların köklerini görürsünüz, dere taşları , kayalar ayrı bir güzellik vermektedir. Fotoğraf makinesini nereye çevirseniz çevirin kadrajınızda ayrı bir tablo görürsünüz.
***
MEYDAN KÖPRÜSÜ
Kozluk Çayı üzerinden geçen ve hala kullanımda olan, iki kemerli, kesme taştan yapılma köprünün tarihinin 13. yüzyıla dayandığı düşünülüyor. Kitabesi yerinde ve Arapça ve Ermenice olarak iki dille yazılmış.
Meydan köprüsü ve çevresinde akşam güneşi batarken onlarca denkloşere basarak anı ölümsüzleştirdik.
***
MOLLA EYÜP MESCİDİ ve KÜTÜPHANESİ
“İlçemiz Osmanpaşa Mahallesi sınırları içerisinde bulunan yapının adı Molla Eyüp Mescidi’dir. Ancak sonradan kütüphane olarak kullanıldığı için Ispanakçı Mustafa Paşa Kütüphanesi diye bilinmektedir. Kütüphanenin bulunduğu mescit, mimari yönden karmaşık bir görünümlü olup, girişi batı duvarının kuzey köşesinde ve toprak seviyesinin altındadır. Dikdörtgen planlı ve tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. Ulu cami ile bu yapı arasında kalan kütüphanenin yıkılması üzerine bu mescit kütüphane olarak kullanılmıştır. 18. yüz yılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen mescidin gerçek yapım yılı bilinmemektedir.” Alıntı
1990 hekimhan doğumlu. 2012 Niğde üniversitesi resim iş bölümü mezunu . Arapgir belediyesinde heykeltraş olarak çalışan Heykeltraş : Furkan Ekici’nin yaptığı
Arapgir’li yazarların heykelleri;
Yusuf Kamil Paşa, 1808 – 1876
Aşık Rengi( Mehmet), 1817 – ?
Fehmi Gür, 1914-1982
Şemsi Belli, 1925 – 1995
Kadir Durak, 1960 –
Heykeller döküm polyester ve mermer tozundan yaptığı bu eserler görsel bir şölene dönüşmüş. Belediyeye personel olarak alan , sanat ve sanatçıları destekleyen Arapgir Belediyede Başkanı Haluk Cömert’i takdir ediyorum. Heykeltraş Furkan Ekici’yide kutluyorum.
Zamanımız sınırlı olduğundan çoğu yerleri görme imkanımız olmadı.
Arapgir’de en az üç gün kalarak tarihi ve turistik yerleri ancak gezilebilir.
Fikri Demirtaş
+
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?