DEVLET BAŞA KUZGUN LEŞE 

DEVLET BAŞA KUZGUN LEŞE
Tarih canlı bir organizmadir.
Tarihi köklerinden ve evrimsel gelişim gerçekliğinden kopuk, hiç bir gelişmenin olamayacağı gibi, günümüzdeki gelişmelerin ve yaşananların tarihi temelleriyle ve gelişim içindeki gerçekleriyle ele alıp, değerlendirme gücüyle ve kapasite gelişkinliği yoğunluğu içerisinde ve doğru bir tarihi bakış yöntemiyle çözümleyici olmak mümkündür.
Türümüz insanın, gerçek anlamda insanlaşması mezepotamya ve Anadolu coğrafyasında neolitik toplumda ana – kadın etrafında tam bir komunal toplum düzeni oluşturulmuştur. İlkel komunal bu toplumsal düzen devleti tanımadan, binlerce yıl yaşamıştır. İnsanlık esas mayalanması nı bu düzenden sağlamıştır.
Bu gün de insanlığın hem fikir olduğu 6500 yıl öncesine tekabül eden Sümer rahip devleti, neolitik toplumun birikim ve kazanımları üzerine inşa edilerek, insanlık devletle tanışmıştır. Sümerlerin dili ve ırkı bilinmemekle birlikte yazıyla, tanrıyla, mimari ve sanatla madi ve manevi bir çok gelişmeye yol açmıştır.
Gök yüzü semavi düzenini îyi inceleyerek, yer yüzü düzenine indirip devleti inşa etmişlerdir.
Tanrının da imalatını yapan Sümer rahipleri, devletin temeline tanrıyı yerleştirerek devleti kutsallaştırmışlardır.
Devletin kutsanmasıyla başlar insanlığın tırajik hikayesi. Ve bu tirajedi günümüz dünyasında da tüm vahşet ve deheşetiyle de devam etmektedir.
Dinlerin ve uygarlıklar tarihi ayrı bir yazım konusu.
Devlet başa, kuzgun leşe.
Devletin ilk egemenlik alanı ana – kadın olmuştur. 6500 yılık bu devlet aygıtı günümüz dünyasında dâhi henüz aşılabilmiş değildir.
Devlet ve din üzerinden geliştirilen sınıflı toplum ve köle düzeni, insanlığın kendi gelişim gerçeğinin bir sonucunda ortaya çıkmışsa bunun aşılıp, insanlığın büyüyen gelişen yapısı ve sorunları karşısında çözüm olabilecek yönetimsel gücünün açığa çıkıp gelişmesi kaçınılmazdır.
İnsanın gelişimiyle tekniğin gelişimi bir birini besleyen temel bir olgudur.
En güçlü ve büyük teknik insanın kendisidir.
Zihniyet ve tekniğin gelişimi bilimsel gelişmelerin ve bilimsel – tekniğin gelişimini de beraberinde getirmiştir.
Yaşadığımız çağ bilimsel – teknik çağdır.
Ortaçağ devlet ve din ümmetinin ortadan kalktığı, kapitalist sömürü nün hakimiyeti aracına dönüşen devletin kendini restore ederek, kimin eline geçmişse makyajlayıp yeni diye sunduğu, oldukça çekici, elini verenin karekterini bitirdiği, nimeti, talanı ve yalanı bol bir zor aygıtı olarak, güçlendirilerek yaşatılmakdadı.
Devlet, din ve siyaset gerçeğinde aşılamamayışı, yetesiz ve yanılgıları real sosyalizmin dahi çözülmesine yol açmıştır.
Kapitalizme karşı mücadelede milyonların canına neden olarak inşa edilen sosyalist sistem, tam olarak neden bu sonuca ulaştı? Bu kaçınılmaz bir sonuçmuydu? Ve nedenleri üzerine, tabu ve söylemleri aşan, gerçeklikler den kopuk ütopik tesbit ve tahlillerden kaçınan doğru çözümlemeye ihtiyaç vardır.
Aynı zamanda bu kapitalizmin bir başarısı olmadığı gibi, kapitalizmin de kaos ve kiriz çıkmazı içinde olduğu gerçeğiyle çözümleri ve aşılması yönünde, güçlü yoğunluk, kolektif beyin üretiminin geliştirilip kapsamlı ve derinlikli çözümlemeleri kaçınılmazdır.
21, ci yüz yılın idolojik kimliği doğru bir tarihi anlayış ve güçlü zihinsel dönüşümü içerisinde adaletin, demokrasinin ve özgürlüklerin gelişiminin kaçınılmazlığı ve tüm dünyada yeni toplumsal mücadele dinamiklerin in gelişip rol alacağı, yeni mücadele alanlarının açılıp devreye gireceği yüz yıl olarak yaşıyoruz ve yaşayacağız.
Bilimsel – teknik ve dijital çağ gerçeğinin, basit formüle edilmiş laiklik gerçeğinden de öte, çok daha güçlü tarihsel temeleri olan,dini tabuları da aşan, vijdan ve ahlaka dayalı, ümmetten öte birey olma bilincini ve gelişimini öncelikli bir laiklik anlayışının gelişimi kaçınılmazdır.
Devletin ağır, hantal ve şişirilmiş birokrasi sarmalından çıkıp, küçültülmüş bir organize mekanizması ve yönetimsel bir aygıta dönüşümü, yerinde yönetimi, yerel sivil insiyatif dahilindeki gelişimin kaçınılmazlığı toplumsal gelişim ve dönüşümle mümkündür.
Zorun, zorbalığın, şitted ve savaş dilinden ve eyleminden öte demokrat, devrimci hümanist ve barış dilinin empati gücünü ve algısını geliştirmenin tüm esturmanları geliştirilmelidir.
İnsanlığın yarısını oluşturan, diğer yarısına da analık eden kadın gerçeği ve mağduriyeti 21, ci yüzyılın da adalet, demokrasi ve özgürlükler mücadelesinin öncü rolünü oynayacağı 21, ci yüzyılın kadın yüz yılı olacağı kesindir.
Savaş tanrılarının ve baronlarının ellerinden savaş gerekçeleri ve savaş araçları alınmadan
Barışın ve özgürlüklerin gelişmeyeceği bilinmelidir.
Kemal Cenik
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?