YOLUN KENDİSİ OLMADAN, YOLU TAKİP EDEMEZSİN! Ozan Şiar

YOLUN KENDİSİ OLMADAN, YOLU TAKİP EDEMEZSİN!
Dostlar, bilindiği üzere toplumsal, kültürel, sosyal ve inançsal bazda, aslolan yaşam pratiğidir.
Yani, bir nesnenin, idealin ve yolun objesi olmak. Gerektiğinde gül bahçesinde ki ayrık otları, dikenleri yolabilmek.
Yüreği ısıtmak gerek. Yüreğin soğuksa güneşte ısıtamaz (laz atasözü)
Yola yoldaş, hala haldaş olabilenlere ne mutlu. Önemli tema başlığımıza denk düşen, direncin yürekli çağlayan sesi; sevdanın, umudun şakıyan turnası büyük Ozan Şah Turna üstadın ölmez eserlerinden:
Gönül kuşumu yaylaya
Salam dedim salamadım
Bu ruhumu bir Leylaya
Alam dedim alamadım
Hasretlik bana iyade
Derdim çok, sevgim ziyade
Üç beş günlük bu dünyada
Gülem dedim, gülemedim
Şah Turna’yım canım gardaş
Hakk’a yardaş, dosta sırdaş
Hala haldaş, yola yoldaş
Bulam dedim bulamadım!
Yıılar öncesinden gönül, bilinç gözüyle ve mücadele azmiyle bugünleri görerek plaklarında, kitaplarında, felsefi sözlerinde ve lirik sesinde yankılandırdığı gibi.
Günümüz dünyasında gittikçe daha da katmerleşen, İnsanın insana, cana, kendine, doğaya yabancılaşması; insan ve toplum yaşamında telafisi ağır tahribatlar, tedavisi zor yaralar açıyor!
Yolun kendisi olmadan, yolu takip edemezsin! (H. Blavatsky)
Gerçeklerle yüzleşmek zorundayız. Hakikat’ın berberi, makas açılımını tam açabilmeli ki, saçımız önümüze dökülsün, ak mı, kara mı görelim?..
Heyhat, bu toplum yüzyıllardır, hatta binlerce yıldır katliama, zulme ve sürgüne boyun eğmedi; ama kendi içinde ki arızalara, eğriliklere teslim olmak üzere maalesef! Belki de, bu gidişat teslim alacak!
Hissedebilmek, insan hasletlerinden belki de en belirgin olanıdır. Onun için ruhunu yitirmiş bu çağın vebası, düşünememek değil, hissedememektir. Kirilov
Sorumsuzluğun, hissiyatsızlığın ve bol keseden ahkam kesmenin bariz örneklerinden; hukuk mücadelecisi sevgili Ebru Timtik ve öncelleri; belki de bu gidişle ardıllarında da görebileceğimiz gibi yaşamında, Demokrasi, özgürlük, İnsanlık ve hukuk davasında yanında olmadıkları gibi, elini taşın altına bırakmak bir yana; en masumane, rizikosuz, bir dayanışmayı bile göstermekden imtina edenler, sorumluluktan kaçınanlar. Avukat Ebru Timtik vb benzer durumlarda olan değerler dünyadan göçünce, ardından bolca timsah gözyaşları dökmekden, resimlerini alelacele sayfalarında çarşaf çarşaf yayınlamakdan geri durmadılar, gösteri tiyatrosunda yarış edercesine…Oysa, ateş düştüğü yeri yakıyor! Heyhat, en zor koşullarda zulüm düzenlerine haykıranlarımızı, karanlıklara ışık saçanlarımızı, halkı uyaranlarımızı saf dışı etme oyunları! Ağır bedeller ödeyenlerimizi türlü desiselerle, işbirlikçilerini, neme lazımcı, bireysel hesaplar içinde olan dalkavuklarını yanlarına katarak, güzide değerlerimizi en hafif deyimle, tepeleme hadsizliğine girişmekte beis görmediler. Bu konuda geçmiş belleklerimiz ve günümüz ibret vesikası acı örneklerle doludur, yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali. Ancak, beyhude çırpınışlar nafiledir. Zira, güneş balçıkla sıvanmaz! Maskeler düşmeğe başladı gayri. Günü kurtarma telaşı ile, dünden bugüne, bugünden düne söylemleri ve eylemleriyle çelişkiler yumağı hazin ahvalleri ortada. Gerçekden acınası haller, küllenmiş yürekler, riyakar diller umut vermiyor gayri. Davalar boynu bükük, devalar umarsız; aşklar sönük, ay karanlık!
Kuru söylemleriyle, ödenen bedellerin rantına konanlar. Ucuz kahramanlığı, slogan nakaratları kimseye bırakmayan sözde aydın, sanatçı, edebiyatçı, araştırmacı kesilenler, sözümona öndercilik oynayan düzene göz kırpan veya sözde muhalif kurumların iktidar erklerine, kirli güç odaklarına yamanan kimi ışıksız, nursuz dede, pirim diyenler…Salt bildirilerle tirübünlere oynayanlar, yapay toplantılarla özden ırak, içi boş, kuralsız kuramsız sözde kurum temsilcileri..?
Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz misali, herkes kendinden sorumludur yaşamda, mücadelede ve özveride; hele ki insan olmakta.
Geçmişin ve günümüzün sayılı bedel ödeyenlerin isimlerine, misyonlarına tutunarak, kuru avuntularla dava toplum adamı olunmaz, Hele ki, yol erbabı hiç olunmaz!
Geçmişde ve günümüzde değerlerimiz, yürekli simgelerimiz ağır bedeller ödediler! Ürettiler, direndiler yaşam, özgürlük, barış kervanında, ide (fikir), inanç, yol adına.
Lakin, sorarlar insana; bir de aynayı yüzüne tut ki görelim, öznel birey olarak ‘ben ne yaptım veya biz ne yaptık?..’ İşte asıl mesele, sözün özü, nirengi noktası budur.
Yani, yolun kendisi olabilmek. Gerisi laf-ı güzaftır.
Güzel bir örnekle süsleyecek olursak; Beni akrabalarımın hatalarından dolayı sorumlu tutmayın, arkadaşlarımın hatalarından dolayı sorumlu tutun. Çünkü, akrabalarımı ben seçmedim. Ama arkadaşlarımı ben seçtim.
Martıların dama, tilkilerin sahile vurduğu tezatlar dünyasında. Aslanın kediye selam durduğu. Onurun, gururun ve yüreklerin aşındığı; çirkinliklerin güzellikleri gölgelediği memleketimizde ve dünyamızın pek çok yerinde ; karanlıkta ejderhaların seğirttiği. Aşınmış değerlerin, kirli sefahatların Susurluk suyunda bile temizlenemediği bir dünü ve bugünü yaşıyoruz; yaşayamadığımız parsellenmiş yerküremizde.
Pak sevdamızın kirlilikler sarmalının gölgesinde kalmaması için; temiz toplum ve berrak düzene varma yolunda ilerlemek gerek. Çakıl ve çakal taşları döşense bile yolumuza; aşabilmek engerekli yolları, budamalı dalları, kayıkta salları.
Aydınlık yarınlar yolunda ölü toprağını atmak, sese ses katmnak gerek. Sesimizin yeterince çıkmaması haksızlığımızdan değildir.
’’Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır.’’ diyor değerli Yaşar Kemal üstadım (Işıklar içinde uyusun)
Aşta, işte, sevişte paylaşmak gerek. Ki, mangal, çatal yürek ve erek.
İnsan çeşit çeşit, yer damar damardır gülüm. Davalar, İnançlar, Sevdalar ve aşklar da öyledir. Yar aşkı, dava ve deva aşkı. Yola yoldaş, en baştada kendimiz yol insanı, canda can olabilmek adına, karanlığın, çürümüşlüğün, yozluğun inadına!
Şiir türkü tadında sevgilerimle…
Köşe Yazıları
İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?