BURJUVA DEMOKRASİSİNİ ÖNCELİKLİ KABUL EDENLERE SİYASET FELSEFESİ VE BİLİMİ ADINA ELEŞTİREL NASİHATLAR ÜZERİNE GİRİŞ
Mevcut burjuva demokrasilerinde siyasi partiler tek başına ya da koalisyonla iktidar olmak ve kendi ideoloji ve politikaları ile devleti yönetmek gibi bir iddiayla siyaset sahnesinde yer alırlar.
Günümüzde yaşadığımız coğrafya da muhalefet partileri değil iktidar ve/veya koalisyon ortağı olmak kendi içlerindeki bölünme, parçalanma, tartışma, kapışmalar yüzünden adeta muhalefete çivilenmişlerdir.
“Sol” ‘un her rengini neredeyse içinde barındıran ama “aman kimse sol olduğumuzu duymasın”cı bir taktikle kim olursan ol yeter ki benden ol havasında mehtaba karşı solo şarkılar söylemekten öteye gidilememektedir.
Bunun nedenlerine dair çok şey söylenebilir.
En azından birini çok net çözümlemek zorunda muhalif olduğunu iddia eden partiler.
Özal’ı referans alırsak dört eğilimi bir arada buluşturmanın zirvesini akp yakalamış ve 2002’den beri iktidar da olmayı başarmıştır.
Sağ partilerin bu türden taktikleri her zaman tutmuş ve iktidarda olmalarını sağlamıştır.
Ancak kendine “sol” demeselerde “sol” ‘un her türlü tarihsel mücadele geleneğini, birikimini, bedellerini sadece kendininmişcesine hoyratça kullananlar da “dört eğilime” tapınma modeli üzerinden siyasal kazanım peşine düşmüşse de bunu her zaman yüzüne gözüne bulaştırmıştır veya zaten ağzına bile almaya imtina ettiği “sol” ‘dan özellikle dinci, muhafazakâr, milliyetçi sağcı kişilerin, politikaların, methiyelerin kuyruğuna takılıp an itibariyle hangi sağ parti iktidarsa onun tabanından oy devşirme taktikleriyle rezil olmuştur.
Yaşadığımız coğrafyanın en büyük sorunlarından biri toplumsal muhalefet güçlerini temsil eden (her ne kadar bunu iddia edenler olsa da) her hangi bir dört eğilimli değil sol bir parti (malum ödp parti adını sol parti olarak değiştirdi burada bahsettiğimiz adı sol olan bir parti değil) eksikliği vardır.
Bu sorunu çözmeyen bir toplumsal muhalefet gücü ve onu temsil ettiğini iddia eden sol olduğunu ağzına bile almayıp da soldan oy alanların özellikle dinci, muhafazakâr, milliyetçi unsurlara yaslanması iktidarın her zaman elini güçlendirmiştir, güçlendirmektedir de.
Kendine sol demeyen, sağ, sol diye bir şeyin kalmadığını hatta bir adım daha ileri gidip ideolojisizliği savunarak, tabanları sol olan ve seçilmişleri seçen oyların büyük bir çoğunluğu da sol olmasına rağmen, ısrarla inatla sağcılaşan, liberalleşen, dinci ve muhafazakârlarda oy almak için olmadık taktiklerle oyalananlar inanın ki harcadığınız enerjinin toplumsal muhalefeti tasfiye ve teslimiyete sürüklemekten ve “bizim zaten yönetmeye niyetimiz yok bize üç beş seçilmiş” havasıyla iktidarı sarsılmaz hala getirmekten başka hiç bir işe yaramamaktadır.
Dinci, muhafazakâr, milliyetçi söylemleri prensip haline getirmiş bir iktidardan ve iktidar yanlısı olmasa da aynı prensipleri savunan tüm unsurlardan oy almanın yolunu yine dinci, muhafazakâr, milliyetçi taktiklere sarılmak olarak gören hiç bir muhalif partinin tek başına veya koalisyon ortağı olarak mevcut iktidardan hiç bir farkı olmayacağını hem bu partilerin hem de onlara oy verenlerin bilmesi şarttır.
abd’de demokratlar, cumhuriyetçileri, ingiltere’de işçi partisi muhafazakâr partiyi, almanya’da sosyal demokrat parti, hristiyan demokratları taklit ederek veya onların söylemlerini örnek alarak siyaset yapmazlar ve oldukça da sert muhalefet yaparak iktidar olma mücadelesi verirler.
Hayır, pek çoğunuzun devrim ve sosyalizm için mücadele etmediğinizi anladık bari burjuva demokrasisinde muhalefet partisi olmanın hakkını verip iktidar olabildiğinizde nasıl yöneteceğinizi gösterin.
H.H.B.
14.08.2020