Tarihin tüm önemli cağları güçlü ideolojik birikimlere dayanmaktadır.
Neolitik toplumun ana tanrıça kültü, bu cağın temel ideolojik kimliğidir.
Sümer mitolojisi , tüm sınıflı toplum çağlarının ideolojik kimliğinin ilkini ve temelini oluşturmaktadır.
Bu mitoloji bütün kutsal kitapların, edebiyatın ve felsefenin gelişiminin de bitmez tükenmez bir kaynağı durumundadır.
Mevcut durumda’da içinde bulunduğumuz cağ, somut teknik, bilimsel ve ideolojik bir temele dayanmaktadır.
Ve ideolojinin esas rolü, geleneğin dogmatiğini yıkmak, umudun ütopya sını oluşturmak ve canlı tutmaktır.
Cağ ideolojik bilimselliği ve yaratıcılığı esas almak zorundadır.
Olgular ve ilişkiler bilimle ne kadar aydınlatırsa, yaratıcılığa yol açmasıda o kadar olanak dahilinde gelişime yol açar.
Tarih ve toplum bilgisiyle bilinçlenmiş, doğanın diyalektik işleyişini algılayan akıl, cağın ideolojisini yakalamış demektir.
Doğma nın gücünü tanır ama ona asla teslim olmaz. ütopyası vardır, ama bilime dayanır.
Bu temelde yükselecek ideolojiye dayanan çağımız tüm olgu ve ilişkilerin doğru birikim, bilgiyle hareket edeceğinden felsefenin, ahlakın ve sanatsal gücüyle yeni yapılanmayı’da beraberinde getirecektir.
Türümüz , insanlar kendi elleriyle yaratıklarının esiri olduklarında, tarihin ilk ve en büyük yabancılaşmasına nasıl düştüklerini bile anlamamışlardır.
Öyle bir kültür oluşturulmuş ki, yaratanları yaratılan, yaratılanari yaratan kılmayı en temel düşünce ve inanç konusu, hatta bu sisteme kulluk etmeyi ve tapınmayı en iyi insan kimliği haline getirmiştir.
Gelinen aşamada, yaşadığımız cağ gerçeğinde, ne yaratılacak tanrı kaldı nede tanrılar adına işgal edilecek toprak parçası.
Köklerimize dayalı, doğru bir tarih ve toplum bilinç, birikim gerçeğinin esasında insanın ve toplumsal varlık olmanın yaratımı nı gerçekleştirmekle yüz yüzeyiz.
Birey ve toplum olarak, zamanın RUHUNU kavrayıp, onu yakalayarak kendinizden başlayıp, kendimizi yapılandırıp ve kendimizi yaratmaktan başka hiç bir alternatifin olmadığını, aksi bir DURUMDA tüm yol ve yöntemlerin çıkmaz patikalarda kayboluş olduğunu anlamak ve görmekten geçiyor.
Kemal Cenik.