ALEVİ KIZILBAŞ İNANCININ MODERNLEŞMEYLE İLE ÇIKAN KİMLİK SORUNU
Modernleşme ile birlikte Alevilerin geleneksel bilginin korunması yeniden üretilmesi konusunda ciddi bir otorite kaymasına neden olmuş ve Alevilerdeki eksen kurum kayması ocaklardan sonra dedelerde yaşanmıştır. Dedelerin kentlerde taliplerine ve farklı ocakların tabanlarını bir araya getirecek ,otorite sağlayacak ,taleplerini yerine getirecek mekanızmalarının olmaması dolayısıyla gelenek yaşatılamamış kesintiye uğramasıyla ,talipler Aleviliği kendi olanaklarıyla öğrenmeye ,bilgi kirliliği ve baskın dinin temsilcilerinin araştırmalarından öğrenmeleri doğru yanlış tartmadan yüzeysel olarak ehlibeyt vurgusu ,Ali motifi sembollerinin altında şii Caferi teolojinin Sünni Hanefi anlayışı ile sentezleyerek verilmesi alevilik olarak tanımlanmış, kabullenmiş ve günümüze kadar da bu paradigma Aleviliğin son tahlilde ki aşınmış değersizleştirilmiş aleviliği ve aktörlerini ortaya çıkartmıştır.
Örneklerinin ve araştırmalarında Alevilere sorulan sorular ,anketlerde çıkan sonuçlara göre namaz ,ramazan ve muharrem tutan ,cami yaptıran ,mevlid okutturan ,sela okutturan Alevilerin varlığı yadsınamayacak kadar bir kitlenin olduğu bu araştırmalarda çıkmıştır.
Bu tesbitlerimizin anakronik nedeni derin kimlik anlayışının sosyal kimlik anlayışı olarak hayata yansıtamaması ;Alevilerin sünnilerle yaşadıkları mekanlarda kimlik kaydırma yada asimilasyonun derinsel olarak kimliklerin de aşındırma ile zayıflayan bireyler olarak görmekteyiz. O halde kimlik nedir. Bir insanın kaç tane kimliği vardır.Kimliğin tanımı bizi diğer inanç ve dinlerden nasıl ayırt etmeli ve nasıl olmalıdır.?
Kimlik genel olarak kişinin diğer insanlarla ortak yönlerinin ve farklılıklarının neler olduğuna ilişkin bir ait olma sorunudur.Kimlik en genel anlamıyla insana kişisel konum duygusu ve bireyselliğe yönelik değişmez bir öz verir. Kimlik arayışının arkasında farklı ve bazen de çatışan değerler olabilir.Çünkü insan kim olduğunu söyleyerek aynı zamanda ne olduğunu ,neye inandığını ve ne istediğini de anlatmaya çalışır.Bu farklı inanç ,değer gereksinim ve istekler toplumlar arasında olduğu gibi aynı toplum içerisinde de bazı kimliksel farklılıkları barındırmaktadır.
Modernleşme sürecinin yarattığı farklılaşmalar kimliği bütüncül bir yapı olmaktan çıkarıp ayrışmasına neden olmuştur.Bunun sonucu olarak bireylerin hemen her alana ilişkin farklı kimlikleri ortaya çıkmakta bunları toparlayacak geniş bir sosyal inanç kimlik örüntüsü oluşturmakta da güçlük çekilmektedir.Örneğin ülkemizde doğuda yaşayanların etnik sorunu hiçbir zaman din kimliğinin önüne geçmemiştir.Burada yaşayanların üst kimlik olarak din kimliği pozitif bütünleştirici etki olarak karşımıza çıkmaktadır.
Alevilerin kentsel yaşama göç ederken de etnik ayrımı olmadan sosyal kimlik anlayışına göre Alevilerin yaşadıkları mahalleleri tercih edip oralara göçmeleri en somut inançsal tercihtir.
Alevilerin bu yaklaşımı sosyolojik olarak kültürel kimliğine sahip çıkmadır. Kültürel kimlik doğuştan sonra kazanılan ve elde edilen özelliklerdir.Ben kimim ,biz kimiz soruların karşılığıdır. Kültürel kimliğin bireyin doğumundan sonra elde ettiği beş kimlik vardır.
Aile kimliği ,coğrafya kimliği,din veya inanç kimliği,ırk yada milliyet kimliği ,vatandaşlık kimliği .
Bu kimlikler ortak değerlerimizle inşa edilmiş ,ahlak anlayışından gelenek görenekler , edebiyat , müzik ,ortak sembol ve motiflerin bir arada yaşama uygulanışı ,yaşatılması kültürel kimliğin birleştirici ,bütünleştirici yanı ortaya çıkmıştır.
Alevilerin ve Aleviliğin öğretisinin asimile olmasının kırılma noktası kültürleşme olarak karşılıklı kültürel etkileşimde ,toplumlar kendi kültürüne yararlı gördüğü unsurları benimseyerek almakta veya kültürleştirmeye maruz kalarak kendisini ,kültürünü ve birikimini karşısındakine ifade edebileceği zemin oluşurşa ,her iki taraf için de bu durum yeni bir deneyimdir..Ancak birey kendi kültürel kimliğini ifade edebilecek donanıma yeterince sahip değilse, bizim bir kısım islamın özüyüz diye ortalıkta dolaşan dedeler ve avaneleri ,kültürleşme sürecinde pasif edilgen ve asimilasyona açık bir hale gelir. Sonuç kimliksizleşme ve kimlik bunalımıdır.Günümüzde bu bunalımı yaşayan sözde alevi önderleri ,dedelerin umre ,hac yapmaları ,diyanetin ve politikacı aktörlerin cemevlerinde posta oturtulmaları kuran kerim almaları ,muharremlerde iftar ve protokol yapmaları kültürleşmenin en güzel örnekleridir.
İslamın özüyüz çığırtkanlığı yapanların kendi inançlarını alt kimlik grubu olarak görmeleri eksik sosyalizasyon süreci yaşamaları yani topluma hazırlanma ve katılma süreci bireyin yaşadığı toplumun kültürünü ve toplumdaki rolünü öğrenerek toplumla bütünleşmesi anlamında kullanılmıştır ,diğer taraftan dayatılan kimlikler örneklerini yukarda verdiğimiz bizim inancımızda olmayan inançsal pratiklerin yapay olarak oluşturulması derin kimlik krizi , yitirilmiş benlik duygusu ve eksik kültürel kimlik aidiyeti olarak karşımıza çıkmaktadır.Örnek olarak Ahret inancı ,cennet cehennem,Allaha peygamberlere ,kurana,meleklere inanma,kimliğini ifade ederken Müslüman Hanefi Bektaşi alevi olarak tanımlaması ,Allahın emrettiği namazı ,orucu haccı kabullenmesi sosyal kimlik bunalımında derin kriz bulguları bu saydıklarımızdır.
Bunun sonucu olarak sosyal kimlik açısından yanlış kültür politikaları sonucu derin kimlik krizi içine sürüklenmiştir. Çünkü aleviler kendi kimliklerini bırakarak unutarak başka kimlik edinme süreci yaşamışlardır.Bunun en büyük faktörü modernleşme ile kentsel yaşama göç ile kent ortamı Alevilere daha önce hayal edemedikleri teknik ,teknolojik alt yapı imkanları sunmuştur.Farklı yapıda ki din ,mezhep ve ideolojilerle tanışması kentlerin kültürel kimlikleriyle normlarıyla buluşması tarihsel Aleviliğin gelenek yapısında çözülmelere neden olmuş ,geleneksel kimlik bağı kopmuş aidiyet sorunu yaşar hale gelmiştir.
Sonuç olarak Alevilik ve aleviler sosyal hayat kimliğine sahip çıktıkları oranda kamusal alanda varlıklarını ve taleplerini kabul ettireceklerdir.Baskın dinlerin değirmenine su taşımaktan vazgeçtiklerinde hangi iktidar olursa olsun dikkate almak zorunda kalacak alt kimlik üst kimlik derinlikli krizler yaşamayacaklardır.Aşk ile
Sosyolog/İbrahim ERGİN