VİRANİ

Bizi biz yapan insanları tam anlamıyla tanıyamamak ne denli kötü
bilemezsiniz.
Virani de diğer Ulu Ozanlar gibi bilinmezler arasında. Onun da doğum ve
ölüm tarihleri belli değil.
XVI. yüzyılda (16. Yüzyıl) yaşadığı söylenir. Yaşamına değin verilen
tarihler, onun da Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet ile aynı dönemde
yaşadığını ortaya koyuyorsa da bu konuda hiç bir yerde belgeye
rastlanmamıştır. Hatta Fuzuli‟nin de 16. Yüzyılın ortasında Hakk‟a
yürüdüğü var sayılırsa, aynı dönemin ozanları oldukları ama değişik
coğrafyalarda yaşadıkları ve o dönemde günümüz iletişim olanakları da
gelişmediği için birbirlerinden habersiz yaşıyor olabilirler.
Bazı kaynaklara göre, Virani‟nin Eğriboz adasında doğduğudur.
Virani, Bektaşiliğin ikinci Pir‟i olarak kabul edilen Balım Sultan‟dan el
almıştır. Bilindiği gibi Postnişin Balım Sultan, Yavuz Selim‟in babası II.
Beyazit‟i de Bektaşilik tarikatına üye olarak almıştır.
Bir süre Hz. Ali‟nin türbesinin bulunduğu Necef-i Eşref‟de türbedarlık
yapmıştır. İran‟da saltanat süren Şah Abbas (1587- 1618) ile görüşmüş.
Anadolu‟nun bir çok yöresini, daha sonra da Bulgaristan‟a gelip Deliorman
ve Debruca‟yı dolaşmıştır. Türbedarlık yaptığı Necef‟ten dönüşünde
Deliorman yöresinde bulunan ve Peygamber soyundan geldiği kabul gören
Demir Baba tekkesini ziyaret ederek bilgisini geliştirmiş ve babalık icazeti
almıştır.
Demir Baba Velayetname‟sinde , Virani‟nin Demir Baba ile görüşmesi
şöyle anlatılır. Demir Baba‟ya, Arap ve Acem dillerini bilen bir kimse
geldiği ve müridleriyle Rumeli‟ye geçtiği ve bu kişinin adının da Virani
olarak söylendiği bildirilir. Ancak gaflet içinde olduğu Kutupluk davası
güttüğü de ilave edilir. Demir Baba manevi yönden kendisinin daha üstün
olduğunu göstermek ister. Demir Baba o tarihlerde 120 yaşına ulaşmış bir
ulu ihtiyardır. Virani, onun batın kılıcıyla yenilir, yere geçer. Huzurunda
divan durup niyaz eder. Demir Baba‟dan icazet ister. Ancak Demir baba,
ilkin nasihat verir: ‟Kişi böyle sevdalarda olmasa gerek. Kur‟an‟a uy Sure-i
Fatiha‟da ne kadar harf olduğunu bilir misin? Ondan geçmeyen veli olmaz.
Bu kadar suhufla (harfle) dört kitabı yutsa bile. Kapıdan girmeyen içeride ne
olduğunu bilemez. Bilen aşık da dava kılmaz. Kimse kusuruna kalmaz. „
Bu nasihattan sonra Demir Baba, Virani‟ye icazet verir. Virani, orada
yeterince kaldığına kani olunca, ayrılıp Otman Baba Sultan‟ı ziyaret etmek
için yola çıkar. Sabah vakti Karlıova‟da Hafızzade türbesine gelir. Virani
aniden rahatsızlanır ve öğlen sonrası Hakk‟a yürür. Avlu kapısı önüne de
gömülür.
Ozan Virani, Demir Baba Velayetnamesinde de belirtildiği gibi Arapça
ve Farsça bilen, kendini eğitim bakımından iyi yetiştirmiş, üç yüze yakın şiir
söylediği bilinen bir şairdir. “Virani Baba Divanı” ile “Virani Baba
Risalesi” adlı basılmış eserleri günümüze değin gelmiştir.
Virani de Hurufi şairler arasında sayılır. Onun en büyük özelliği, aruz
veznini çok ustaca kullanarak divan edebiyatı tarzında yazdığı şiirlerinde o
çağa göre çok sade ve akıcı bir dil kullanmasıdır. Ömrünün büyük bir kısmını
türbedarlık hizmetinde bulunduğu Necef‟in Bektaşi Dergahında geçirdiği ve
orada yazdığı bir şiiri ile Bektaşi olduğunu da belirtiyor.
Her ozanda olduğu gibi Virani‟de de Tanrı ile insan ve evren bağlantıları
kurulur. Ama O, evrende ve bütün nesnel varlıklarda görünenin Hz. Ali
olduğunu söyler.
Virani, tasavvuf edebiyatının diğer şairleri gibi bir edebiyat ve şiir
sanatının adamı olmak iddiasında değildir. Onun amacı inancının yüceliğini
anlatmak ve bunun mümkün olduğu kadar çok kişiye güzel bir ifade ve şiirle
duyurmaktır.
İnsanların yüce duygulara yönelmesinde Virani‟nin büyük payı vardır.
Virani bazı yazarlarca Ali‟yi Allah olarak tanıyan ve Nusayr olarak
adlandırılan kişiler arasında sayılır. Hemen hemen tüm Alevi Bektaşi
şairleri Hz. Ali‟yi fizik üstü, insan üstü güçlere sahip görmüşler ve O‟nu bu
eğilim içinde ve bu ölçüde övmüşlerdir. Virani‟nin şiirlerine baktığınız
zaman, başta Hz. Ali olmak üzere, on iki İmamlar, Hacı Bektaşı Veli ve
oğullarından Seyyid Ali hakkında öğücü ve onları yücelten şiirlerini
görürsünüz.
Virani‟nin Hurufiliğinde söz ederken Hurufilik konusunda da biraz bilgi
vermek gerekir. Hurufiliğin asıl kökeni felsefeci Pythagoras‟tan sayı
mistikliği, yani sayıların gizemliliği olarak gelir ve İslam düşüncesinde
Esterabatlı Fazlullah‟ın (1363 – 1401) eliyle Hurufilik olur. Buna göre; her
harf bir sayıyı karşılıyor, her sayı bir sözü anlatıyordur. Açıkça söylenemeyen
söz, sayılarla, harflerin ardına gizlenmiştir. Harfler anlamına gelen Huruf
sözcüğünden çıkarılmış Hurufi deyimi, Allah‟ın kelam suretinde tecellisine
ve harflerle belirtilmesine verilen bir ad olmuştur. Tebriz‟li Ebu
Muhammed‟in oğlu Fazlullah‟ın ünlü “Cavidan- Name” adlı eserinde
Kur‟an‟daki harflerin insan siması ile bağlantısı bulunduğu, Kur‟an‟ın
anlamının insan yüzünde şekillenmiş olduğu inancının tasavvuf
felsefesine eğilimli bir biçimde yorumu yapılmıştır. Bu yüzden Fazlullah
Hurufi adıyla büyük ölçüde ünlenen ve çok şaire ilham kaynağı olan
Fazlullah, batıl inançları yaymak ve Kur‟an ayetlerini harf sayılarına ve
insan yüzündeki şekillere göre manalandırmak gerekçesi ve Timur‟un emri
ile başı kesilerek idam edilmiştir. İnsanın Hakk suretinde yaratıldığı Allah‟ın
kitabının insanın yüzünde şekillendiği inancını ifade eden ve bir tür harflerin
oluşturduğu bir şiir sanatı biçiminde gelişen Hurufi‟likden o çağda her şair
bahsetmiştir ve şiirlerinde yer vermiştir. XIV. Yüzyılda (14. Yüzyıl)
yaşamış olan Fazlullah, sayılar, harfler, işaretler komedyası arkasında açık
seçik olarak şunu söylemektedir. Biz, evrenin tanrısı olarak ancak insanı
bulduk (Ma Hüday-ı alem adem yaftım). Üç sayısının gizemi açıldığı zaman
Allah, Evren ve İnsan olduğunu ve bunun Alevi- Bektaşi inancına Allah,
Muhammed , Ali üçlemesi olarak değişim gösterip yaygınlaştığıdır.
Hiristiyanlık inancında ise üç sayısı; Jesus, Maria, Heilige Geist (İsa,
Meryem ve Kutsal Ruh) olarak kendini bulmuştur.
Zahida ruz-i ezel Sübhan’ını Bektaşiler
Gördüler ayn-el yakın rahmanını Bektaşiler
Bai Bismillah ile fahr ettiler kamil olub
Bildiler günden ayan merdanını Bektaşiler
Döktüler ah eyleyüp vah eyleyüp zar eyleyüp
Şah Hüseyn’in aşkına uş kanını Bektaşiler
Hariciler zümresine ettiler la’net hemin
Tuttular Al-i Ali damanını Bektaşiler
La’netullah ile her dem zikr edüp yad ettiler
Bil fülan ibi fülan’ın şanını Bektaşiler
Ca’feri mezheb olub secde-i tahkik ettiler
Sürdüler Şah-ı Veli erkanını Bektaşiler
Gördüler Hakk suretin fi Ma’ni-i Ümmülkitab
Okudular hatmedüb Kur’an’ını Bektaşiler
Hızr elinden aşk ile ab-ı hayatı nuş edüb
İçtiler uş çeşme-i hayvan’ını Bektaşiler
Ey Virani can-ü başı terk idüb hak ettiler
Şah-ı Merdan yoluna kurbanını Bektaşiler
* * *
Biz Urum abdalıyız serdarımız Seyyid Ali
Çeşmimizde şu’le-i envarımız Seyyid Ali
Bülbül-i şeyda biziz gülzarımız Seyyid Ali
Dinimiz imanımız ikrarımız Seyyid Ali
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Çekti tiğin şeceri şakk etti seng-i mermeri
Söyleden oldur furat üstünde ibn-i mermeri
Var tavaf eyle sinap’da ol dikübdür minberi
Bu söze ikrar edenler oldular gamden beri
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Ol Velayet ma’deni serdar-ı Şah-ı gaziyan
Rahmet-i deryasına gark oldu cümle asiyan
Na’re ursa taba düşerdi zemin ü asuman
Tiğ-i darbından yere geçti lain-i bed güman
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Dağ u taşı mesken oldu bil ana ey merd-i Şah
Zümre-i Al-i Aba’nın her biri bir padişah
Bir muhabbet eylesek yüz bin eder bi iştibah
Men fakire anların oldu cemalin secdegah
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Zahida şek şüphe yoktur evliya’nın rahına
Cennet-i a’laya irer yüz süren dergahına
Bu kelamı vird idüb şam ü seherde ahına
Gel beru ermek dilersen ol erenler Şahına
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Şah Hasen Şah-ı Şehid ü hem İmam-ı Abidin
Bakır u Ca’fer İmam Kazım Rıza’dır Şah-ı din
Hem Taki vü Ba Naki Askerdürür Şah-ı zemin
Mehdi-i Sahib Zaman ol evvelin ü ahirin
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
Ey Virani damenin elden koma Şah’ın müdam
Ta olasın gün be gün Şah’ın yolunda müstedam
Hubb-i evladın hakkıyçün eylegıl anı tamam
Ki bu medhi yad eder şam u seherde ya İmam
Nur-i Ahmed Hayder-i Kerrar’ımız Seyyid Ali
Kande baksak dembedem didarımız Seyyid Ali
* * *
Talib isen gel ey gönül eyle nazar şeriata
Sırr-ı ilahi anlayıp bas kademin tarikata
Ma’den-i ilm fazl-ı Hak ister isen ey gönül
Aşk ile ayine sen ol ir ma’ni-i ma’rifete
Oku cemal-i hattını bunca kitab-ı remz ile
Ta bilesin (Men Aref) i kim varasın hakikate
İlm ü kemal-i vahdetin babı Ali imiş Ali
Bende-i hanedan olup süre yüzün velayete
Al-i Resul’e her zaman eyle niyaz u meskenet
Şahid ola deli gönül erişesin sahavete
Fahr-ı fenayı kıl kabul gel kerem eyle ey gönül
Dünyeye sunmagıl eli düşme sakın dalalete
İşte Virani dervişin zatı ile sıfatı hem
Bende-i şah-ı Kanber’im saldım özüm melamete
* * *
Murtaza’dır görünen kevn ü mekan içinde
Münkir anı bilmedi kaldı güman içinde
Murtaza’yı zikr eden ins ile cin has u am
Can kulağın aç işit cümle lisan içinde
Murtaza’dır Mustafa hem Hasan’dır uş Hüseyn
Car-yar-ı ba-safa ikrar iman içinde
Murtaza’dır Abidin Bakır ile hem Ca’fer
Kazım ile hem yatan Şah Horasan içinde
Murtaza’dır şüphesiz Taki ile Ba-Naki
Askeri hem Mehdi-i oldu zaman içinde
Murtaza’dır çehardek Ma’sum-ı pak ey ahi
Bendesi ol sıdk ile işbu cihan içinde
Murtaza’dır Şah-ı Seyyid hem Hacı Bektaş Veli
Bir enameliya’da bir germeyan içinde
Murtaza’dır hem şuca baba vü Abdal Musa
Ali’dir al-i koyun şahr-i Otman içinde
Murtaza’dır Şah Gani hem dahi Hamza Baba
Hem dahi kızıldeli cism ile can içinde
Murtaza’dır dört kitab kim söylenirdür zahira
Best yeni harf olan Seb’al mesan içinde
Murtaza’dır ey baba şimdi henüz aşikar
Cümlesi bir nur-ı Hak zat-ı pinhan içinde
Murtaza’dır ey dede her ne ki var ortada
Aç gözünü kalmagıl cehl-i zaman içinde
Murtaza’dır öz özü Murtaza’yı medh eder
Aşk ile bak göresin Viran Abdal içinde
* * *
Biz urum abdalıyız Haydar durur sultan bize
Mustafa’nın fakridir uş din ile iman bize
Terk ü tecridiz Hasan’dır varımız dünya değil
Cem-i mal etsek bu yolda erişir noksan bize
Bir nefesle kat-ı nas ettik deyü laf eyledik
Pes ne Mani’den bu dünya yar olur ey can bize
Biz Hüseyni’yiz deyü da’va-yı vahdet etmişiz
Ol sebeb Zeynel aba’dan fahr olur erkan bize
Er nefestir hem nefes oldur muhakkak taliba
Bu sözü böyle demiştir vahy ile subhan bize
Bakır u Ca’fer yolunda ta budur ikrarımız
Dönmeyiz eğer olursa has u am düşmen bize
Muse-i Kazım Ali Musa Rıza’nın aşkına
Pare pare etseler olmak gerek ihsan bize
Gelme gelme dönme dönme dediğinden ma’ni bu
Şah Taki vü ba-Naki ol rah-ı Hak merdan bize
Askeri’ye askeriz dedik şehadet eyledik
O ecelden vacib oldu can u baş kurban bize
Hakpay-i Mehdi’yüz evlada ikrar etmişüz
Pes nice kar eylesün bu mezheb-i Numan bize
Hanedana can u dilden kılmışız ikrar biz
Kanda döndük kıble oldu ol sebep her yan bize
Fazl-ı Hak’tan hanedanın sırrını bir zerrece
Ey Virani (men aref) sırrın ne bilsin hun-hares
Aşkara (ba-i bismillah) ile rahman bize
* * *
Dinle imdi nutku kim ne derim ey din eri
Sevmişem can u gönülden Mustafa vü Hayder-i
Gezmezem her giz cihanda serseri vü serseri
Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri
*
Şah Hasan Hulku’r-rıza vü Şah Hüseyn-i Kerbela
Abidin ü Bakır u Kazım Ali Musa Rıza
Bende-i Al-i Nebi’yim hanedana mübteda
Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri
*
Hem Muhammed’dir Taki tacım serimde şah-var
Bulmuşam nur-ı Naki’den din ü millet aşkar
La’netim vardır dilimde ol Yezid’e sad hezar
Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri
*
Ben gulam-ı Kanber’im Kanber gulam-ı askeri
Dü cihanın Mehdi’dir bil aftabı enveri
Dört kitabı söylerem ayni cemalin Askeri
Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri
*
Ca’feri’ndir ey gulam-ı ilm ü kudret cavidan
Fazl-ı Hak’tır bu rumuzu andan olmuştur beyan
Biz Güruh-ı naciyiz söyler zebanım her zaman
Ben Virani Ca’feri’yim Ca’feri’yim Ca’feri
* * *
Her kim ki sever can ile Şah-ı Velayeti
Hakk’ın anadır çünkim bilesin inayeti
Dünyada kimin sevgisi ol Şah-ı Velidir
Mahşer gününde çekmeye ol dalaleti
Fehm eylemeyen kimdurur ol Şah-ı Salatin
Tarh eyledi maiyi o zann-ı cihaleti
Ehl-i düzeni dünyede görmek diler isen
Gör sahib-i cifeyi kim oldu alameti
Dünyayı sevenlerden olupdur zulüm iman
Al-i Resule anlar kılıptır hiyaneti
La’net onların canınaher demde biga ayet
Kimden bulalar dünye sevenler şefaati
Virani özün verdi hemen Al-i Ali’ye
Geçti dü cihandan vü kıldı feragati
* * *
Bilhamdillah şu dünyada Ali’den gayrı kimsem yok
Malım mülküm bu ortada Ali’den gayrı kimsem yok
Gerekmez cümle dünyayı bana bir pareye versen
Gönül verdim ben o Şah’a Ali’den gayrı kimsem yok
Ezelden asl hem aslın kopar hem yine ahirde
Mahabbet etmezem yada Ali’den gayrı kimsem yok
O dem kim yok idi alem ne ins ü cinn ü ne adem
Eriştim ben o üstada Ali’den gayrı kimsem yok
Sada-yı (kün) ki buyurdu dü alem halk olup durdu
Nazar kıldım bu alemde Ali’den gayrı kimsem yok
Ne bilsin bi-basiretler amel kılmaz münafıklar
Görünen bunca eşyada Ali’den gayrı kimsem yok

Bu halk Şirin için sandı melamet olduğun Ferhad
Buluştum dedi Ferhad’a Ali’den gayrı kimsem yok
Kulak tut cümle eşyanın budur zikri kelamında
Getiren bizi icada Ali’den gayrı kimsem yok
Liasan-ı hal ile sordum anasır hak ile bada
Dediler ab ile nara Ali’den gayrı kimsem yok
Viran Abdal’durur namım sera-yı her dü alemde
Feragat pak-i arada Ali’den gayrı kimsem yok
* * *
Ezelden ben beni merdane yazdım
Ali’ye can u baş kurbane yazdım
Yolundan dönme kim yoktur Ali’nin
Ezelden defterim hakkane yazdım
Tevella kılmışam Al-i Ali’ye
Teberra zümresin Mervan’a yazdım
O kim kılmaz teberra ol Yezid’e
Yezid’in la’netin ol cane yazdım
Bilin meydan-ı aşkında Ali’nin
Başım top ellerim çevgane yazdım
Ali rahında her ne çekse başım
Ben anı lutf ile ihsane yazdım
Hemen maksud u mabudum Ali’den
Bi gayri isteği insane yazdım
Ezel ebed eşiğinde Ali’nin
Duram ben sailem derbane yazdım
Ali emriyle bu ism ile ey can
Hidayet levhine Vir’ane yazdım
* * *
Ta ezel (kaalubela) dan ben gulam-ı Hayder’em
Astan-ı izzetinde can u dilden çekerem
Şah Hasan Şah-ı Hüseyn-i Kerbela’dan ey ahi
Her nefes didar-ı vahdet ben bulardan isterem
Hem Ali Zeyne’l-aba Bakır’dır imanım benim
Şol sebeb ruz-ı ezelden mezheb-i Hak Ca’fer’em
Muse-i Kazım Ali Musa Rıza meddahıyem
Görünen baştan ayağa na’t-ı şah-ı defterem
Çün Taki’dir aftabı dü seranın sahida
Pes naki’den özge dilde yine ma’na söylerem
Askeri’dir padişahı bu demin bu mahşerin
Aç gözün sen bu demi dem bil ki gayri neylerem
Mehdi-i sahib-zaman’ın hakkıçün ey Murtaza
Ben fakirin ver muradın Şah senden dilerem
Hanedan- Mustafa’yı sevmeyenler canına
Dem-be-dem bin can ile yüz bin teberra eylerem

Hubb-ı evlad-ı Ali’nin arasında görülen
Cümlesinden derd-mend bir kemine kemterem
Söyle bendim ben Ali’nin bendesine vaiza
Kanberinin Kanberinin Kamberine Kanberem
Çün hisabıyla azabın şahid-i Şah-ı veli
Sanma kim ben zerre denlü o düzehten korkarem
Gerçi fakrim rah-ı içre veli bayem gani
Haceyem Şah-ı Necef’ten olmuşem ben gevherem
Hakpay-i hanedanem ismile Virani’yem
Bilmeze zehrim veli bilene ab-ı Kevser’em
* * *
Kudret-i Hakk’ı görüp çağırırım dost dost
Cümlede baki görüp çağırırım dost dost
Mest ü harab olmuşum safi şarab olmuşum
Gör ne türab olmuşum çağırırım dost dost
Mescid-i meyhaneyim Ka’be vü büthaneyim
Hak dolu bir haneyim çağırırım dost dost
Dünye için bakmazan her su ile akmazam
Değme gülü kokmazam çağırırım dost dost
Bir asılı kandilim ruşeni ben her dilim
Gör nice bir bülbülüm çağırırım dost dost
Aşıkıyem maşukun maşukuyum aşıkın
Maksuduyum layıkın çağırırım dost dost
Sol senemin femine camı benim Cem’ine
Mest-i elest demine çağırırım dost dost
Saki benim mey benim kus ile def ney benim
Arif isen duy benim çağırırım dost dost
Deme beni gayriyem eğri değil doğruyem
Tuti vü hem kumruyem çağırırım dost dost
İşbu ceset bu kafes gör ne sada gör ne ses
İşidene her nefes çağırırım dost dost
Dostun ezel kününü remzini duy ününü
Sundu ebed hununu çağırırım dost dost
İlm ü hüner muteber bu yola ver can u ser
Dinle sözüm ey peser çağırırım dost dost
Virani’yem hastayım beste vü şikesteyim
Gayri ne var isteyim çağırırım dost dost
* * *
Erenler Mustafa’dan eylemez dur
Aliyyü’l-Murtaza’dan eylemez dur
Hasan’dır padişahı dü seranın
Hüseyn-i Kerbela’dan eylemez dur
Ali Zeyne’l-aba Bakır hakiçün
İmam Kazım Rıza’dan eylemez dur
Taki vü ba-Naki Şah Askeri çün
Erenler evliyadan eylemez dur
Bihakkı on iki nuru İmamın
Beni al-i abadan eylemez dur
Virani’yem Ali senden ümidim
Demi sun dem likaadan eylemez dur
* * *
Bihamdillah Huda’dan olmazam dur
Muhammed Mustafa’dan olmazam dur
Gulam-ı Hayder’em yoktur gümanım
Aliyyü’l Murtaza’dan olmazam dur
Hasan’dır kıblegahım hüsn içinde
Bilin Hulkı’rıza’dan olmazam dur
Vücudum doğrasalar şerha şerha
Hüseyn-i Kerbela’dan olmazam dur
İmam-ı Abidin’dir asl-ı kanım
Ali Zeyne’l-aba’dan olmazam dur
Veli Bakırdurur cismimde canım
Bir an medh-ü senadan olmazam dur
Bana talim eden bu ilmi Ca’fer
Yolunda her cefadan olmazam dur
Görürem Kazım’ı her bir nazarla
Ali Musa Rıza’dan olmazam dur
Taki vü ba-Naki’dir nur-ı çeşmim
Dü çeşmimde ziyadan olmazam dur
Gulam olmuşam Şah Askeriye
Muhammed Mehdi’den olmazam dur
Asıl aslın görüp bildi vü buldu
Benim aslımla binadan olmazam dur
Virani’yem özümde ve sözümde
Ali’dir evliyadan olmazam dur
* * *
Geçti gönlüm cümleden ey yar senden geçmezem
Mazhar-ı Hak Hayder-i Kerrar senden geçmezem
Cur’a-i cam-ı ezel destinden içtim ya Ali
Şol sebebden sakı-i ebrar senden geçmezem
Bülbülem evladı Şah oldu bana gülşen yakın
Aşık-ı gülşen benem gülzar senden geçmezem
Cümle diller dilrübasıya Ali sensin şeha
Sen güzeller şahısın dildar senden geçmezem
Her nefes can mülkünü aşkınlar ruşen eylerem
Gece gündüz şu’le-i envar senden geçmezem
Bu virani her nefes didar-ı aşkın istedi
Can ile baştan geçer didar senden geçmezem
* * *
Gel beru ey kavm-i a’da ben Hüda’dan dönmezem
Çün şehadet etmişem kim Mustafa’dan dönmezem

Pare pare bu vücudum sad hezaran etseler
Ben gulam-ı hanedanem Murtaza’dan dönmezem
Zehrini nuş eyledim verdim Hasan rahında baş
Uş Hüseyn’em ben Hüseyn-i Kerbela’dan dönmezem
Şah Zeyne’l abidin Bakır hakıçün zahida
Sinemi kalkan edindim her beladan dönmezem
Çün bana keşf etti Ca’fer bu (Ene’l-Hak) sırrını
Muse-i Kazım Ali Musa Rıza’dan dönmezem
Dört tebayi’den Taki vurdu bina’yı cismime
Şol sebebden hakpay-ı reh-nümadan dönmezem
Mesken etti çün Naki dil mülkünün sultanıdır
Askeri ol Mehdi sahib-livadan dönmezem
Hariciler zümresine çok teberra kılmışam
Al ü evladı bugün medh ü senadan dönmezem
Çün Viran Abdal dedi ismim Aliyyü’l Murtaza
Cümle varım Hayder’indir Evliya’dan dönmezem
* * *
Ya Muhammed Mustafa ya Şah-ı hatm-i mürselin
Ya Aliyyü’l Murtaza ya Şah-ı Emiri’l mü’minin
Ya erenler serveri ya Şah u sultan-ı zemin
Mehdi-i sahibzaman’dır evvelin ü ahırin
Ya Hasan Hulku’r-rıza sensin şeha nur-ı güzin
Ya Hüseyn-i Kerbela vü ya şefiü’l-müznibin
Ya Ali Zeyne’l-aba ya rahmete’n-lil alemin
Mehd-i sahib-zaman’dır evvelin u ahırin
Ya Muhammed Bakır-i batının ü zahirin
Ya İmam-ı Ca’feri ya batın ü hem zahirin
Ya İmam-ı Kazımı ya kıblegah-ı heşt’erin
Mehdi-i sahib-zaman’dır evvelin ü ahırin
Ya Taki vü ba-Naki ya dü sera üzre emin
Ya Hasan ya Askeri ya Şah-ı Kur’an-ı mübin
Ya İmam-ı çahardeh her dem emin ü pak-din
Mehdi-i sahib-zaman’dır evvelin ü ahırin
Ya bihakk-ı al ü evladın hakı bendin hemin
Bu Virani derd-mendi eyle sen Şah’a yakın
Lutf edip eyle şemali eylegil ehl-i yemin
Mehdi-i sahib-zaman’dır evvelin ü ahırin
* * *
Virani‟ye Nusayri denilmesine neden olan ünlü altılı‟dan (Müseddes)
bir kısa örnek.

Gel istersen saadet sonu hayrı
Nazar kıl can gözüyle gör bu seyri
Gözün aç bak ne var alemde ayrı
Hemendem Şah‟ı gör hiç görme gayrı
Nusayri‟yem Nusayri‟yem Nusayri
Ne ölmüşem ne hod sağım ne sayrı
* * *
Kaynakça: A. Celalettin Ulusoy, Yedi Ulu‟lar
Orhan Hançerlioğlu, Düşünceler Tarihi
Psakd. Org, Yedi Ulu Ozan
Türküler.com, Virani, Ozanlarımız
Alevi Canlar. Org, Virani Baba Erenler

* * * * *

İlgili Haberler
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Menü
Sohbeti Başlat
Merhaba,Web Sayfamıza Hoşgeldiniz..
Size Nasıl Yardımcı Olabilirim?